Türkiye 4-3-3 sistemiyle oyunu kontrol etmeye çalıştı. Yer yer Danimarka 4-1-4-1 sistemini uyguladı.
Türkiye ilk yarıda rakibini tanımaya çalıştı.
Danimarkanın ofansif sağ-sol bekleri dikkat çekti.
Danimarkanın orta saha oyuncuları sık sık ofansif orta saha şeklinde süpriz koşular yaptı, Ömer ve Ersanın uyumu için bu iyi bir testti.
Sistemsel olarak önce Olcan Adın sonra Arda Turan hamleleri maçı Türkiye lehine döndürdü.
Türkiyede birbirini tanıyan oyunculardan kurulmasının yanında tecrübe ve kendinden emin olmanın getirdiği olumlu görüntü hakimdi.
Danimarka ile Avrupa Şampiyonası öncesi son provasında Türkiye ilk yarısında zorlandığı maçı sakinliği ve kendinden emin oyunuyla 1-2lik skorla deplasmanda kazanmasını bildi. ilk yarıda neden zorlandı, ikinci yarıda yapılan hamleler nasıldı? Maç öncesi ile maç sonrası durumlarının paralellik göstermesinin sonuçları ne oldu? Şimdi yazımda değineceğim ana konular. Ama konulara değinmeden önce Fatih Terimin sistem yaklaşımı ile ilgili ayrı bir köşe yazısı analizini ilerleyen dönemlerde yapacağım fakat şuan maçın taze olması nedeniyle daha çok maç odaklı Milli Takımı ele alacağım.
Danimarkanın sağ ve sol bekleri dinamik oyunculardı. Keza Türkiyede sağ ve sol beklerimiz Gökhan ile Caner ile birleşince maç kanatlarda sprint yarışına döndü. Türkiye ilk yarıda Rakibini tanımaya çalışırken golü yediği karşılaşmada maç öncesi tahminlerimde sol kanatta Arda Turanın başlayacağını Olcayın ise daha sonradan oyuna girebileceğini yazmıştım fakat Arda Turan hazır olmasa gerek, bu değişiklik 2. yarıda gerçekleşti. Diğer farklılık ise Ahmet ilhandı. Ahmet ilhan son Karabük Fenerbahçe maçında oynamamıştı. Muhtemelen Uefa Kupası elemelerinde penaltı kaçırması bunda etkendi. Türkiyede ilk 11 başlaması açıkçası beni şaşırttı ve 4-3-3 sisteminde Mevlüt veya Mustafa Pektemekin Sağ forvet olarak başlayıp, Olcanın ilerleyen dakikalarda dahil olacağını düşünüyordum. Zaten devre arasında hata yaptığını anlamış olacak ki Olcan Adını oyuna soktu ve Olcan ilk 11 başlasaydı ilk yarıda daha çok topa sahip olacağımızı söyleyebilirdim. Ahmet ilhan ayağında top tutabilen bir oyuncu değil daha çok ona atılan paslarla sprinte kalkabilen bir oyuncu ve kısa pas yeteneği üst düzey değil. Bu da Selçuk inanın sağ içte iyice pasif kalmasına neden oldu. Zaten 4-3-3 sisteminde Selçuk inanın sağ içte hücumsal varyasyonlarda gözükmediğini maç öncesi analizimde belirtmiştim. Olcay Şahanın ise sık sık savunmaya yardıma gelmesiyle deplasmanda ilk yarıda bir hayli rakibi geriden karşılamak zorunda kaldık ki topla oyunu kurma oyunumuz ilk yarıda hemen hemen yoktu. Öncelikle Danimarka Milli Takımını teknik açıdan ele alacak olursak:
---- resim ---
Danimarkada ilgimi çeken bir nokta Kvistin DOS(defansif ortasaha) oynarken Kahlenberg ve Höjbergin Kvistin önlerinde OOS (ofansif ortasaha) oynamasıydı. Fakat hücumda o kadar değişken oynadılar ki bu sisteme 4-1-4-1 desek yanılmış olmayız. Çünkü Sol kanat gözüken Eriksen bir orta ofans oyuncusu. Kahlenberg ve Höjbergde iç kanat oyuncusu olmalarından ziyade onlar da orta ofans oyuncular. Bir tek Schöne sağ kanat oyuncusu. Bu da Kvist topu ayağına aldığında sağ ve sol bekleri ofansif ataklarıyla orta 4lünün bir anda rakip yarı sahasında hücuma kalkması demekti. Fakat Bendtnerin bu hızlı takımda el freni olması bir dezavantaj. Keza bir anda hücuma kalkan bu takımda da kaliteli ayak eksikliği gözüme çarpan bir diğer gedik. Hepsi koşuyor, hepsi hücum yapıyor en önemlisi sık sık pozisyon değişmelerine rağmen gol yükünü çekebilecek tipte olgun oyuncularının yokluğu dikkat çekici. Ayrıca oyunu sakinleştirme çabaları da yoktu. Türkiyenin en büyük avantajının bu olduğunu düşünüyorum. Maçta gerideyken bile gayet sakin refleks gösterdi ve çok sık hücum yapamasalar bile golü getireceğiz hissi veriyorlardı. Zaten Fatih Terimin de Galatasaray macerasında elde ettiği tecrübeler ki bunlardan biri Real Madrid yenilgisi, 4-4-2 ve 4-3-3 sistemi harmanlamaları ilerleyen dakikalarda ideal kadro hamleleriyle maç içi dengesini yakalayabileceğini; bu maç için değil hatalı 11 sürdüğü her maçta düşüneceğim. Türkiyenin ilk 11ine gelecek olursak:
--- resim ---
Görüldüğü üzere Ahmet ilhanın kısa pas yapacak tipte oyuncu olmamasıyla hızlı oyuncu olması birleşince Selçuk inanın da sistemsel gediği sağ kanatımızın Gökhan Gönülün hücumsal varyasyonlarına kaldığının belirtisiydi. Fakat ilk yarıda solda Olcayın da oyun yapısı itibariyle defansif kanat oynamasından dolayı takım olarak geride rakibi karşıladığımız için hücumsal anlamda varyasyonlar gerçekleştiremedik. Burak Yılmaz da istediği topları alamadı. ikinci yarı başladığında Olcanın oyuna girmesiyle sağda ayağı yere basan oyuncu müdahalesi takım dengemizi sağladı. 55inci dakikada da golü bulduktan sonra ilk yarıda çok koşan Danimarka yavaş yavaş kendi sahasında oyunu kabul etmeye başladı Oğuzhanın da sahada kalacağını düşünüyordum fakat daha tecrübeli oyuncu Emre oyuna girdi. Emrenin daha sonradan oyuna girmesi demek 90 dakikaya yayamadığı enerjiyi kısa süredi optimum seviyede vermesi demekti hem hücumda hem savunma anlamında. Ben Emrenin artık yedekten oyuna girdiğinde veya 65-70inci dakikalarda oyundan alınmasıyla daha etkili randıman alınabileceğini düşünenlerdenim. Daha sonra Arda Turanın girip Olcayın da çıkmasıyla ideal 4-3-3 sistemi oyuncu kalibresine sahip olduğumuzda da maçta golü bulmamız her ne kadar son dakikada gelse de doğaldı. Çünkü doğru sistem ve bu sistemde doğru oyuncu tercihleriyle en iyi takıma karşı bile yenilmeniz çok zordur. Maç sonu analizinde de Fatih Terim oyncuların bazılarının kupa maçları dolayısıyla daha hazır olduğunu bazılarının ise 90 dakikaya hazır olmadığını söylemişti. Bundan mütevellit Ahmet ilhanın sahaya sürülmesini olağan karşılamak zorundayız fakat profesyonel oyuncu 1 dakika için de sahaya girse yeteneklerini göstermekte yükümlü olan oyuncudur. Bu anlamda Fatih Terimin ufak süprizlerine de hazırlıklı olunmalı. Ne zaman ki süprizler arttı o zaman sıkıntı başlayacak demektir. Herkese iyi seyirler, Bir başka maçta görüşmek üzere!