dünya üzerindeki tüm konuşulan ya da ölü dillerin keşfedilen en büyük ortak özelliğidir.
şöyle ki ; tüm canlılar her zaman kendilerine göre en kolay gelen şeyi yaparlar. mesela ; yanınızda sehpanın üzerinde bir bardak su varsa gidip mutfaktan su almaz.
türkçemizden örnek verecek olursak bazı sert ünsüzlerin yumuşaması , akıcı ünsüzlerin ise zamanla kaybolmasıdır.
somutlaştıracak olursak ;
''şol cennetin ırmakları '' ---> şol kelimesi şu anlamına gelir. l harfi akıcı ünsüz olduğundan düşmüş söyleyiş olarak o harfi u harfine dönüşerek kolaylaşmıştır.
''köktürk'' ---> kelimesi ise k harfinin sert ünsüz olması ve çok çaba gerektirmesi neticesinde g harfine dönüşmüş göktürk olmuştur. k harfinin g ye dönüşmesi hala daha anadoluda şuan bizim k harfiyle kullandığımız sözcüklerin g harfiyle söylenmesi şeklinde devametmektedir.anadolunun bir köyünde kimse kadir demez ''gadir'' dir o.
''geliyorum'' ---> sözcüğünü ele alırsak yine karşımıza l ve r akıcı ünsüzleri çıkar ve şuanki toplumuzun belkide yüzde 80 inde düşerler nasıl mı ? bakın böyle. ''geliyom'' ileride evrileceği yer ise tahminlerime ve istatistiklere göre geliyüm , gelim olacaktır sırayla. kele-yoru-men den nerelere gelmiş sözcük. dilde kolaylık ilkesi böyle birşeydir.
son olarak size ekstra bilgi ''yapıyorum ediyorum geliyorum'' gibi fiillerin sonundaki m birinci şahıs eki ''men'' yani ben sözcüğünün dilde kolaylık ilkesiyle törpülenmiş halidir.
edit: öncelikle birşeyi açıklayalım. r ve l akıcı ünsüzlerinin sözcüklerden düşmesi türkçe gramer adetidir.o yüzden de bir kelimesinin bi olması da doğal ve olması kaçınılmaz bir en az çaba örneğidir. ayrıca en az çaba ilkesinin belli bir kuralı kaidesi veya kalıbı yoktur.ama genel olarak ağzı en çok kolay teleffuza yönlendiren şey akıcı ünsüzlerin kaybolması ve sert ünsüzlerin yumuşaması şeklindedir.