katılanların yaş ortalamasının çokta yerlerde sürünmemesinden mütevellit, ortamın beklediğimden daha iyi olduğu festival.
gittik, gördük, dinledik, eğlendik ve yazalım:
ilk gün: korhan futacı kendisine özgü tarzıyla vasatın az üzeri bir performansla dikkat çekti. akabinde yasemin mori konseriyle festivalde olduğumuzu iyiden iyiye anımsadık. mori'nin korhan futacı ekibiyle birlikte kotardığı müzik kadar sahnedeki duruşu ve tavırları sıkılmadan zaman geçirmemize vesile oldu. her ne kadar mutsuz punk, konuşmak gibi etkili şarkılar çalınmadıysa da halimizden memnunduk. akabinde belki de üç günlük festivalin en iyi konserine tanık olduk. cem adrian baştan sona duygu yoğunluğunu hissettirerek mükemmel okudu şarkıları. aslında okumadı, sevişti şarkılarla. tek kelimeyle mükemmeldi. sonraki nev konserini alandan az biraz uzaklaşarak takip ettim. vasatın altında bir performanstı. biraz öncesinde cem adrian olunca ara o kadar açıldı ki anlatılmaz. ben de pek katlanamadım açıkçası.sonrasında eski tüfek moğollar kalitesine yakışır bir performans sundu. sadece bir şey yapmalı 'da (sözlerinde) aksadı cahit berkay. onda da belki yorulmuştu, bilemeyeceğim. çünkü az zamanda çok yoğun ve iyi bir iş çıkardılar. dağ ve çocuk, ıssızlığın ortasında hakikaten iyi çalındı ve söylendi.
gece daha yoğun bir katılımla mor ve ötesi konseriyle sonlandı. mor ve ötesi bildiğimiz gibiydi. ne iyi ne kötü. kendilerine kızdığım bir nokta var. ilk 2 albüme bulaşmamalarını anlayamıyorum. özellikle bırak zaman aksın 'ı kafalarından silmişler belli ki. çalmadılar, ben de eşlik etmedim zira yenilerini eskileri kadar tutmam. tek keyiflendiğim şarkıları daha mutlu olamam 'dı.(5 üzerinden puanlarsam futacı 3, mori 3, adrian 5, nev 2, moğollar 4, mor ve ötesi 3) başıbozuk 'u dinlemedim yorum yok o açıdan.
ikinci gün:
erken saatte yarısını kaçırarak yetiştiğim ve konser sonrası eşimin cd'sini imzalattığı yüzyüzeyken konuşuruz'la açıldı gün. kısa sürede akıcı ve iyi bir performans sundular. ve zamanla daha iyi olacaklarını hissettirdiler.(sadık bir dinleyicileri de oluşmuş) daha çok albüm yapmaya ve çalıp söylemeye ihtiyaçları var. kısa bir tanışma sonrası yorum yapmayı çok sevmesem de solistleri kaan boşnak 'ın biraz burnu gökyüzüne bakıyordu. neyse ki hava sıcaktı akabinde o da biz de işimize baktık. kesmeşeker 'in varisi olmak kolay iş değildir anımsatmakta yarar var! çok ilgimi çekmeyen yine de özveriyle çalmaya çalışan marsis sonrası baba zula sahnedeydi. murat ertel'in cümlesi unutulur gibi değildi. gün batımına doğru sahne aldık günün en güzel iki zamanı vardır biri gün batımıdır diğeri gün doğumudur. bir diğeri hayli popüler şarkının bayıncaya dek istenmesi üzerine popüler şarkıları sürekli çalmak bizi sıkıyor anlayış istiyoruz ve bilinmeyini yani az bilineni çalıyoruz tümcesiydi. özellikle sona doğru murat'ın seyircinin arasına çalarak girmesi eğlence kat sayısını arttırdı. nev'e benzer uzaktan birazcık dinlediğim kadarıyla umut kuzey 'de bana göre sönük kaldı. büyük ev ablukada oturup stüdyo albümü dinlenecek bir grup değil. fakat sahnedeki duruşları iyi. alternatif bir grup. bartu kafi derece eğlendirdi. bulutsuzluk özlemi şarkısı leziz durdu konsept içinde. hep bir ağızdan bağıra çağıra. sözlerimi geri alamam! önemsediğim ve beklediğim konserlerden birisi pilli bebek konseriydi. fotoğraf, siyah beyaz, olsun ve berrak kalabalık sayılabilecek dinleyici için yeterliydi. grup özellikle siyah beyaz'la şimdiye dek yaptığı en iyi şarkıyı sektirmeden tam performansla çaldı. türk rockının ağır toplarındandır siyah beyaz! çok kalabalık bir duman konseri vasatın az üzeriydi ve bilindik manzaralar sundu. yoğun katılım tek günlük duman izleyicilerini de festival alanına çekti. enteresan bir grup duman. benim gibi 32 yaşındaki vatandaşta dinler, 50'lik teyze de dinler, 14'lük bıyıkları yeni terlemeye başlamış gençte. kozmopolit bir ruh içeriyor bu grup. 7'sinden 70'ine lafı vardır ya öyle bir dinleyicisi var. (puanlamaya gelirsek; yüzyüzeyken 3, marsis 2, baba zula 4, umut kuzey 2, büyük ev 3, pilli bebek 4, duman 3)
üçüncü gün (holooosko şeklinde söylersen korku filmi edasında):
açım hem de öyle böyle değil. hatun kişiyle yumulduk yemeğe. ilk iki konser kaçtı özellikle murat ilkan kaçmayaydı iyiydi. neyse 4*4 eskilere selam çaktı ama özgünlükten uzaktı. akabinde çok başarılı bir ogün sanlısoy konseri izledik. adrian'dan sonra harika bir konser daha yaşadık tek sorun yukarıya bak şarkısında yaşandı bir türlü çalamadılar efendim. onda da davulcu başarısızlığı söz konusuydu. yaşıyoruz,bilmece, pencere iyi söylenen şarkılardı. ogün yaptığı işe saygı duyduğunu konseriyle fazlaca gösterdi. kurban, burak gürpınar 'ın harika davul kullanımıyla ogün'e nazaran farkını ortaya koydu. fakat kerem'in bas naralarına rağmen konser kusursuz da değildi. solist deniz çok ve anlamsız konuşmayı bırakırsa her şey daha güzel olacak hissediyorum. gelelim belalım hayko'ya. 2007'de ayağım ezilmişti bu sefer de bir genç bira döktü ve sayısız özür diledi. akabinde de uzaklaştılar. zira, ondan iki dakika önce birisini kalaylamıştım o da açık birayı sağa sola savuruyordu. hayko'nun güzel şarkıları kanımca brütal yapmadığı şarkılardı. yoksa hakikaten iyi adam yani. neyse haykocular sahneyi doldurdu en kalabalık konser oldu ben de çok iştirak etmeden pentagram'ı beklemeye başladım. aşık veysel, aşık dertli derken anadolu ezgileriyle metal keyfi verdiler yine. yaş ortalaması yükseldi,alan hayko'ya göre hayli boştu. biz bize sağlam bir konser oldu. 1000 in the eastland, gstkp, ölümlü , bu alemi gören sensin, şeytan bunun neresinde,anatolia ve son vasat albümün en iyisi beyond insanity hep bir ağızdan söylendi. tarkan'ın bas yürüyüşleri bölüm bölüm vites yükselterek şarkıların gücüne güç kattı. (4*4 2,ogün 4,kurban 3, hayko 3,pentagram 4)
3 gün içinde tanık olduğum bir olumsuz hadise olmadı. nezih bir ortam mevcuttu. konser alanının dışında, eğlence had safhadaydı. içkiyle daha da neşelenen kalabalık gruplar, hoş sohbetler bu tarz festivallerin ara vermemesi gerektiğini göze sokuyor. esnaflara direk fırsatçı etiketini yaftalayamam. genelde güler yüzlüydüler ve kalabalıktan ticari açıdan da memnundular. sınıfı büyük ölçüde geçtiler yani.
iktidar aleyhine atılan sloganlar dozunda ve lezizdi.(şerefine tayyip) çınar denilen mekan et ve kokoreç üzerine rakipsizdi. hasan boğuldu göleti (sütüven şelalesi) eh işte kıvamında övüldüğü kadar etkileyici değildi. yolda karşılaştığımız ve dağ çileği aldığımız teyze de rakipsizdi. yine iki dişi bir erkekten türeme kivi ağacı üzerindeki sayısız meyveyle ilgimi çekti fazlasıyla. kordon'da eylül kitapevi ve onun az ilerisindeki takı-hediyelik eşya-aksesuar dükkanı da görülmeliydi ki gördük.iyi de yaptık.
ileriye dönük tecrübelerimiz: oturacak bir sandalye lazım ağır abi olarak artık. yanına keçi boynuzu alan herhalde tek insandım. yağsız organik sütü de bira niyetine götürdük o derece.
rica editi: tuvaletlere çözüm bulun, iğrençliği görünce mide kendiliğinden yola geliyor her şey geri kaçıyor tuvaleti unutuyor insan. bir de o kuyruk ne öyle. tüp kuyruğundan hallice.