Çocukluğumuza dönelim. Çoğu yazarın çocukluğunda ne bilgisayarlar ne de konsollar vardı. En büyük ve en gelişmiş oyun alanımız sokaklardı. Yıllara göre kategorilendirecek olursak oyun gelişimi şöyle oldu.
1989-1999 : bu yıllar arasında "atari" denen alet popülerdi. Kare kare olan ekran grafiği ile gerçekten büyük zevk alırdınız. (bkz: minecraft.) Hatta iş öyle büyümüştü ki "atari salonları" dahi açılmıştı. Bilgisayarlar henüz çözülememiş, benimsenememişti. (Herkesce popüler değildi. )
2000-2005: bu aralıkta o kare kare olan atari oyunlarından ziyade maliyeti düşen bilgisayarlar popüler olmuştu. Artık tam bir 3 boyut sağlanamasa da oyunlar daha gerçekçiydi ve,pek olmasada, eli ayağı düzgün varlıklar görünce "ooo adamlar yapmış abi!" Diyordunuz. (En azından ben diyordum. ) bu aralıkta konsollar gelişiyor ancak yinede pek rağbet olmuyor.
2005-2010: gelişen bilgi teknolojileri sayesinde artık oyunlar daha gerçekçi ve oyunları büyük bir heyecan içinde oynuyorsunuz. "Yıllar geçmiş ve siz şunu anlıyorsunuz, oyuna entegre olup aksiyon yaşamak,zevk almak!" Özel cd kutularında paha biçilmez oyunlar alıyorsunuz, oyunlar her gün "daha da gerçek oluyor." Gerçekçilikte sınır tanımıyor.
Nerdeyse oyunlar. Konsol oyunları ise en üst düzeyde artık. O kadar gerçekçi ki bir oyunda yağan yağmur tanesini bile görebiliyor, oyunlardan gerçekçi bir şekilde "gerçekten" zevk alıyorsunuz.
2010-2014: artık oyunlar çok gelişmiş, öyle ki, eğer bir ekrana bakmazsanız gerçek olduklarına dahi inanabilirsiniz.ama yine de bir boşluk var, gerçeklik boyutu konusunda...evet çok gerçekçi ancak bir boşluk, bir hissizlik var. Ama neden?
2014-2018: oyunların müptelası olmuş ve gerçeklikten gerçekten kopmuşsunuzdur... bir gün, piyasaya en son çıkan, en iyi oyunu almaya gidersiniz,koşar adımlarla. "Acaba ne kadar zevk alırım, ne kadar "gerçek" zevki alırım?" Diye...
Altın kaplama kutuyu çok pahalı bir miktara satın alıp,nerdeyse, koşarak eve gelirsiniz. Kutuyu dikkatle ve heyecanla açarsınız. Ve içinde "hiçbir şey" bulamazsınız. Kutuyu büyük bir heyecanla iyice incelersiniz ve elinize bir kağıt gelir....
Kağıt da altın kaplamadır ve kağıtta aynen şunlar yazmaktadır:
"Eğer gerçek bir oyun istiyorsan,yapacağın tek bir şey var, kaldır o kıçını ve sokağa çık. Çünkü gerçek oyun dışarda. Bir evin duvarlarının içinde değil!"
Ne kadar acayip değil mi? Siz yıllarca gerçek oyunlar oynadığınızı düşündünüz. En gerçekçi oyunları oynamak için umutlar beslediniz. Ama bu umutlar ne kadar da yersizmiş. Gerçek oyunu ararken eve tıkıldınız ve "gerçek dünyanın", "gerçek oyunlarını" unuttunuz. Oysaki bu "gerçeklik" hep sizin elinizde olan bir şeydi. Çocukluğunuzdan beri... hep sokakta sizi bekledi. Ancak siz onu unuttunuz ve bunu hatırlatan bu kağıdı ancak 25-30 yıl sonra fark ettiniz. şimdi pişman olabilirsiniz.