konuşacak kimseyi bulamamak

entry27 galeri
    18.
  1. kaybetmektendir. Durun anlatayım.

    Tirilyedeyim, ama normalde şu anda bir iş yemeğinde olmam gerekiyordu. gitmedim.

    Bir taksi çağırdım.

    Taksi şoförü beni görünce yorgunsunuz galiba dedi. Onaylar gibi başımı salladım, konuşmak istemedim neden bilmem.

    “gönül yorgun düşünce, konuşası gelmiyor değil mi insanın” dedi sonra.

    Bazen bir taksici mesela güzel bir şey söylüyor ya, işte ben o taksiciyle arkadaş olmak istiyorum bir an. Ne bileyim numaralarımızı alalım, arada dertleşelim, hal hatır soralım falan. adam yanlış anlar sonra belki, bana yazmaya başlar, geceleri arayıp doktor* şarkısını dinletir, yenge durumdan haberdar olur, ağzımı burnumu kırarlar diye korkuyorum sonra.

    Neyse arkadaş olmadım işte bu yüzden kendisiyle ama muhabbeti güzeldi amcamın. Ben sustum, o anlattı, anlaştık gitti.

    taksiden inince, oturdum bir kafeye tam deniz kenarında...

    denizi seyretmeye koyuldum.

    çocukluğum burada geçti benim. Burada yüzdüm. Burada deli gibi güldüm, eğlendim. Şimdi burada doluyor gözlerim. Ben sanırım burayı seviyorum.

    Ne yapsam bilemedim bir an. Konuşamadım, konuşacak kimseyi bulamadım. O yüzden açtım laptopumu, şarjı bitene kadar yazmak istedim.

    Bu hayata bağlılığım dudak tiryakiliği benim. Tam içime çekmiyorum aslında. hani bıraksam bırakırım da yine de bırakmak istemiyorum. Tutunuyoruz işte kenarından köşesinden bir şekilde.

    edgar allan poe’nin the raven şiiri geliyor aklıma.

    --spoiler--

    "bayım" dedim ya da "bayan", affınızı diliyorum.
    gerçek şu ki uyukluyordum, usulca kapıya vurdunuz,
    usulca geldiniz, kapıma dokundunuz.
    emin olamadım işittiğimden.
    sonra ardına kadar açtım kapıyı,
    karanlıktı, sadece karanlık.
    merak ve endişeyle baktım karanlığa uzun uzun,
    hiçbir faninin cüret edemediği hayaller içinde.

    --spoiler--

    Sevdiğim birini kaybediyorum ben. O ölüyor ve elimden bir şey gelmiyor.

    “bayım” diyorum, gerçek şu ki, dudak tiryakisiydim ben bu hayata, sonra usulca kapıya vurdunuz, usulca geldiniz, hayatıma dokundunuz. Emin olamadım işittiğimden, sonra ardına kadar açtım kapıyı. Karanlıktı, merak ve endişeyle bakıyordum.

    “içine çek bu hayatı, ciğerlerine, bu deniz havası her şeye iyi gelir” dediniz.

    Şimdi çekiyorum, çekiyorum gelmiyor. Benim ciğerlerim tükenmiş belli ki.

    Yazının ana fikrine gelince, deniz güzel, kuşlar falan.

    Ama artık kuşlar uçmuyor içimde sevgili Romalılar.

    esen kalın.
    0 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük