catalhoyukte evlerin bildigimiz duzende kapı ve pencereleri yoktu, insanlar damda bulunan deliklerden evlerine girerlerdi. merdivenle inilip cıkılan bu delikler aynı zamanda baca gorevi de gorurdu cunku ocaklar bu kapıların yakınında olurdu ve duman cıkması icin baska bir yol bulunmazdı. bu duman yuzunden de duvarları surekli is kaplardı ve bu durum duvarların surekli sıvanmasına yol acardı. yapılan kazılarda bazı evlerde 200 kat sıva yapıldıgı bile gorulmustur. duvarlarla birlikte tavanı da sıvarlardı, sıva da kirecli bir karısımdan yapılırdı ve beyaz renkliydi, aynı bugunku badanalar gibi. bu kadar hoyratca kullanılan sıvanın kaynagı ise yorenin yerleskesini olusturan kirecli topraktır. hatta catalhoyukluler bu kirecle heykeller de yapmıslardır. evlerinin bir kosesine mutlaka yerlestirdikleri boga baslarını da bu kirecle sıvarlardı. boga basları nedir? onlar da dini rituellerine ait dekoratif unsurlar. o zamanlar cami, havra gibi tapınaklar olmadıgı icin (aslında o zamanlar da vardı, urfa yakınlarındaki göbeklitepe sehrinde bilinen ilk tapınak bulunmustur) herkes bu ihtiyacını kendi evinde giderirdi ve her evin bir odası bu is icin ayrılmıstı. bir oda dedigimiz de o evin en buyuk ve en temiz odasıdır. zaten evlerde genelde 2 bolum bulunur. birincisi bu tertemiz baktıkları manevi oda -ki bu odaların tabanına ailenin ataları gomulmustur- oburu de nispeten kirli olan, dunya islerine ayırdıkları mutfak ve diger yasam alanlarıdır. tuvalet banyo falan hak getire, yakındaki carsamba cayında yıkanırlardı, tuvalet artıklarını da evlerin aralarındaki ortak copluklerde biriktirirlerdi. zaten evlere damdan girildigi icin damlarda gezilen bir hayat vardı bu sehirde, sokak yoktu. fakat ilginc sekilde evlerin ortak duvarları olmamasına ragmen dar bir patikaya bile imkan vermeyecek derecede yakın yapılmıslardı birbirine. bu sekilde ortak kullanım alanları evlerin catılarındaki farklı seviyedeki platformların birlesmesiyle olusmus avlulardı. bu sekilde dısarıya kapalı ve gelecek saldırılara karsı korunaklı bir sehir insa etmislerdi, ama kime karsı? o yorede catalhoyuklerin dusmanı olabilecek baska bir yerlesim yeri henuz bilinmiyor. zaten bulgular da daha cok hayvan oldurmek icin delici kesici aletler yaptıklarını gosteriyor. cesetlerde de buyuk savas yaralarına rastlanmamıs, yani insanlar savasarak olmemis. zaten omurleri de ortalama uzunlukta, 70 80 yıl yasayan insanlar var. amaaa cocuk olumleri de azımsanmayacak derecede. acıkta biriktirilen copler ve dıskılar bu durumun onemli bir sebebi. ama 10 yasına kadar yasayan birinin omrunun uzun olma olasılıgı da yuksek. nufus yogun ve dogurganlıgın yuksek oldugu bir yerde cocuk olumlerinin olması normal tabi. ayrıca cok dogum kadınların islerini zorlastırıp aralarında bir yardımlasma ortamı kurmus. gunluk islerini damlardaki avlularda beraber yapmaları guzel bir sosyal bag olusturmus onlar icin. e kadınlar toplu halde calısıp yemek yapınca beslenmeleri de guzel olmus bu insanların. her sene sehrin etrafını sararak tasan carsamba cayının verimli arazisinde tarım yapmıslar. aynı zamanda bu caydan balık da tutmuslar. yemek icin falan fazla uzaga gitmelerine gerek kalmamıs. gayet gul gibi gecinip gitmisler. cilalı taş devrinin bilinen ilk sehrinin insanları burada gayet uzun yasamıslar, ama nedense gumus devri gelmeden terk edip gitmisler bu diyarlardan. daha sonraları bu sehrin yakınlarında bir bizans yerlesimi kurulsa da bu insanların catalhoyukten haberdar olduklarını dusunmuyoruz, 125 donumluk bir alana yayılmıs ve 20 metreyi bulan bir dolguya sahip bu hoyuk 1951 yılında ingiliz bir arkeolog tarafından gun ısıgına cıkarıldı ve hala kazıları devam ediyor.
farkındayım konudan konuya atladım ama umarım yeterince ozet olmustur bu ilginc sehir hakkında yazdıklarım.