Bu güne yaklaşmayalım, yarın oldu dünümüzde, evvel ki yıl 3 dakika sonra canlanacak dünyanın gecesinde görmüyor musun? Uzak şimdi nefesindeki ıtır. Gelmesin yanımıza o siyah kaplumbağa gidiyor musun? Ta nerelerde diye dokunmayalım geçmişimize, sorgu cevap beklerken; bizler gülümseyelim yürek acılarımızda sessizce. Almasın paramızı yüreğimizde ki sembolümsü o karanlık makber ki, biz çilingire inat kilitleriz hesaplarımızı o çirkin bankada. Ne idi yazık olan günahlarda? Biz çok mu salınıp durduk gelecekte ki o kısa gölgenin yanında? Bu gece gök kuşağı oldu Zühre nin hemen kenarında gördün mü? Ben seslenirken o ışığa, sen ağlıyordun haykırışlarınca ama duymuyordu sevgili dünya...
sevgili dünya,
Sana o kadar muhtaç bir halde elimi açmış gökyüzüne, Müslüman ruhu ile yalvarırken bir Budist'in trans hali ile istavroz çıkartırım. Ruhum; tanrıya yönelirken asla ve haykırmadan, gücüne eş bir ışık saçarak sesini duyurmaz. Senin koca maviliğin midir bizleri bu buhranlara atan? Ne paradır dileğim, ne başka bir makam...Hayyam' ın serseriliği ve ruha işleyen sözleri şaraptan mı sanırsın? insana ait bir geçmiş olsa gerek yer yüzünde ki beyaz maviliğin... Sularının çokluğu denizdir bilirim. birkaç damla su mudur onları deniz yapan, yoksa içindeki gizemler midir eşsiz kılan? Görünüşü öyle güzelken suyunun tuzları bile başka formlara yaşam vermekte...Balıkların, böceklerin, süngerlerin, mercanların olmadan deniz ne yapar ki o su birikintilerini?
su birikintisi,
Yaşamak sende ve ölüm de...Şimdi düşünce sarmakta kafamın içindeki o kıvrımlı sinir merkezini. Beni öldürürsün sen diğerlerini yaşattığın gibi. Onlara besin edersin de zerre umursamazsın sevdiklerimi. Bir çöplüğün olsaydı acaba nasıl olurdu? Çöpçülerin de, çöplüklerin de senin eşsiz güzelliklerin değil mi? Köpek balığı bile karada ne kadar masum. Aynı olan tek şey şu ki; yunuslar bile benim safımda gülümser.
sevgili yunus,
Bilmem kaç çağ önce sana borçlandım yaşamımı. O hükmedilemeyen suların içinden tutup çıkardın küçük bedenimi. O günden bu güne dek ruhumda kalan senin gülümsemen ve engin ıslaklığının ürküten anısıdır. Zaman zaman içimde korkuya dönüşürken ben o korkularım sayesinde insan olduğumu hatırlarım -ki bu nedenle kalbimi kibir bürümez- tüm çaresizliğimle. Balık olmak ne büyük özgürlük diye düşünürdüm ellerim bu kadar büyümeden önce. Öyle bir dünya var ki, gökyüzü ile yeryüzü tek ve her yeri yaşam alanı. Dünyanızdaki katiller bile korkarken sizden, bizim dünyamızdakiler öyle yüzsüzler ki. Sizin ki kadar saf bir vicdanla çıkamadık onların karşısına ve insan olmaktan mutluyuz hala.
sevgili insan,
Pek çok zaman öğrenmeye çalıştık seni, tüm bilgisizliğimizi kabullendiğimiz gibi. Oysa ki öğrendiklerimiz sadece tanrı ve şeytanın insanımsı bir dünyada çatışmasıydı. Adına vicdan diyorlardı tanrısal safta ve kötülük olan şeytan da karşısında. Nicedir ziyaret etmem mabetleri, gerek yok -ki bilirim, ruhumda ki melekleri- tanrıdan kaçış olmaz, şeytanı beslediğimiz gibi. Ya benim beynimde bilgi yok ya da yaşam aslında söylenenlerin ve kabul edilenlerin ta kendisi. O vakit nerede insani olan hislerin birleşimi?