Küçük bir çocukken okuldan geldiğimde ilk işim televizyonu açıp karşısına geçip hayran hayran izlemek olurdu, okulum yüzünden ancak son 5-6 dakikasına yetişebilirdim zira. hasta olup okula gidemediğim veya tatil olan günlerde en çok pokemonu izleyeceğime sevinirdim, birkaç dinlemeyle jenerik müziğini ezberlemiştim ve sürekli arkadaşlarıma söyler, taso koleksiyonumu kimseye dokundurtmazdım.
yıllar geçmişti ve üniversiteye başlamıştım. artık bağımsızlığımı ilan ettiğim için bütün bölümlerini bitirmeyi koymuştum kafama ve internetten tüm bölümlerini indirdim, onu hiçbir zaman tam olarak izleme imkanım olmadığından içimde hep bir ukte olarak kalmıştı belli ki. cipsimi kolamı hazırladım ve geçtim karşısına; birinci bölüm ikinci bölüm derken o eski heyecanı bulamadığımı farkettim içimde. belki de, bana "önce üstünü çıkar evladım" diyen biri olmaması veya taze sıkılmış portakal suyumu kimsenin getirmemesiydi asıl neden. nihayetinde izlemeyi bıraktım ve pokemon benim için her zaman geçmişteki bir ukte olarak kaldı. Kısaca hala pokemon izlemek isterdim be sözlük, masumiyetimizi kaybetmeden yanında taze sıkılmış portakal suyuyla.
sanırım hayallerimizdeki şeyler gerçeklerinden daha güzel...