''aşk'' kelimesiyle iligili kompozisyon olsa maşaallah hepimiz yazarız. ya da ilkokuldaki yerli malı haftasında bir kompozisyon resmi olsa çizeriz. yine 23 nisanda çocuklarla ilgili üç beş mısralık şiir yazabiliriz. neden ? çünkü konuyu az çok biliyoruz zaten. işte klasik müzikte de durum bundan farklı değildir. sadece hitap ettiği yetenek nirvanadadır. nasıl yani ?
şöyle canım ki, sen nasıl 23 nisanın tbmm kararıyla seksenlerde çocuklara armağan edildiğini bilmeden şiir yazamaz ya da yazılan bir şiiri beğenemezsin, tam da bu şekilde işte. önce konuyu bileceksin ki yorum yapabilesin değil mi? keza yerli malı haftasının ilk kutlanış şeklini ve amacını bilmeden çizilen bir resmi yorumlayamaz ya da sen de birkaç resim çizemezsin. heh o zaman ? tamam dur, açıklayayım,
klasik müzik de bir kompozisyondur. misal sen la minör akorunun romantizmini, fa diyez minör akorunun melankolik hissini, la majorun daha coşkulu, enerjik yapısını bilmeden dinlediğin bir klasik müzikten bir bok anlamazsın afedersin. arasında sıkılır, cık olmamış bu dersin. kolay değildir on küsür dakikalarca la major çalışması dinlemek, tüm enstürmanların sesini tek tek alabilmek, yorumlamak ve bundan haz almak entellektüel bir olgu değildir. bu, notaların neye hitap ettiğini hissetmekten geçer. zorlamayla kesinlikle olmaz ve kimsede zorunluluktan dinleyemez.