vefat etmiştir, necip fazıl'ın mısralarını cebinde taşırmış..
--spoiler--
Medyadan her zaman uzak, ancak gazetecilere de bir o kadar yakın bir isimdi Süleyman Seba... Belli aralıklarla buluşurduk. Buluşmalarımız adı Dostlar Sofrasıydı...
ilyas Namoğlunu herkesten ayrı tutar, Faik Gürsese ne kadar kızsa bile yanından ayırmazdı. Coşkun Türk manevi evladı gibiydi. Bilal Meşeyi Ulan sakal diye anar, ama toz kondurmazdı. Necil Ülgeni, Sen Lailaya, biz yaylaya diye kızdırır, Mehmet Demircanı da, Çipşan (Şişman) diye severdi. Can Uyguç ile Engin Verel ise onun bam teline dokunur, eski sevgililerinden dem vurup, tepesini attırırdı!
Dostlar Sofrasına zaman zaman Rauf Tamer, Fikret Ercan, Tufan Türenç, Doğaner Gönen gibi ustalar da uğrardı. Aziz Yıldırım, vefatına kadar Özhan Canaydın, sonrasında da Sadri Şener, gazetecilerle bu kadar sıkı fıkı olmasına şaşırsa da, Süleyman Ağabeyin güvenine bakarak, birçok sırlarını anlatırlardı. Gerçekten de orada olan, orada kalırdı.
işte yine böyle bir Dostlar Sofrasında Süleyman ağabey cebinden çıkardığı kağıt tomarlarının içerisinden birini çekip bize okumuştu:
Cenazemde olmasın çelengim, top arabam
Tabutumu taşısın, dört tam inanmış adam
Çok sonra öğrendik ki, Necip Fazılın bu iki mısrası, Süleyman Sebanın sürekli cebinde taşıdığı vasiyetiydi.