hiç ağaca çıkmamış çocuktur.
ağaçtan da hiç düşmemiştir dolayısıyla, belki de ağaç bile görmemiştir kitaplardakinin dışında.
orta sehpaya çarpmıştır kafasını en fazla.
dolaplara ya da koltuklara çarpıp yaralamıştır anca orasını burasını.
sokakta deli gibi koştururken düşüp kanatmamıştır dizlerini.
arkadaşının fırlattığı taşla yarılmamıştır kafası.
saklambaçta saklanılacak yer olarak banyoyu bilir bir de olsa olsa perdenin arkasını.
kuytu köşelere girip çıkmamıştır dost olamamıştır taşla, toprakla, çamurla.
mahalle bakkalının ne olduğunu ancak televizyondaki mahalle özlemi gideren dizilerden tanır; onun hayatında süpermarketlerin suratsız kasiyer ablaları vardır.
apartmanın bilmem kaçıncı katında yaşayıp kuşları görememiştir.
hayatın da ona sunabilecekleri olduğunun farkına varamadan büyür.
sadece hayatta olunması gerekeni oynar.
sterildir hayatı.
ilerde de en iyi dostu muhtemelen depresyon olur.