her cumayı iple çektiren, pazartesi sabahları ise müdür muavininin akşamdan ve hafta sonundan kalma olduğu için performans düşüşünü izleten olay.
abi ekmek çarpsın şuradan şuraya adım atmak nasip olmasın, biz de bir müdür muavini vardı, sanki mareşal payesi almış ordu komutanı. bir dikkat çekerdi, 100 kişilik tim ile 2000 kişilik orduyu köşeye sıkıştırıp imha edecekmiş gibi şevkle dolardınız. kıçımız yırtılırdı istiklal marşınının tütenmesonocakobe kısmını söyleyeceğiz diye. ses istediği gibi çıkmazsa, bir bakış atardı, yemin olsun mıntıkaya çıkan acemi er telaşı güderdik, bu kısımda en çok ses çıkartana ise, hulusi kentmen bakışı atar, hafta sonuna daha bir moralli girmesini sağlardı.
bu bizim müdür muavini, betül hoca diye bir müzik öğretmenine kesikti, betül hoca tüm ergen öncesi erkek öğrencilerin rüyasıydı, idolüydü, ileride eşleri olacak kadınlar için bir prototipti. müdür muavini istiklal marşı öncesi konuşmasını yapar, sonra gür ses ile dikkat çeker, nazik bir gülümseme ile topu betül hocaya devrederdi. sonra betül hoca gitti bir subayla evlendi, yeminle sesi kısıldı bizim müdür muavinin, saçı kesilmiş samson gibi oldu.
meğersem ses telleri kalbine bağlıymış bizim müdür muavininin, lan aklıma geldi şimdi, kulakları çınlasın, taşaklı adamdı valla.