bunalmak.
ve dünyanın en tehlikeli lafı.
bir adam, o gece canı sıkıldığı için dışarı çıkıyor ve sokakta aceleyle koşuşturan kadını görüyor. canı sıkıldığı için, bir eğlence umuduyla kadının peşine takılıyor. kadın mesaiye kalmış. o saatte otobüs bulamadığı için belki de taksiye verecek kadar parası olmadığı için yürüyor. canı sıkılan bir adam peşinde, onu gözlüyor. canı sıkıldığı için kadının boğazına yapışıyor ve çektiği tenhada yavaş yavaş kadının etini deliyor.
başka bir yerde başka bir adam canını sıkan birini tehdit ediyor. çekiyor tetiği vuruyor. sebep? "canımı sıkıyordu".
başka bir yerde bir genç. müziğin sesini sonuna kadar açmış. kendisini dünyaya kapamış. jiletle koluna çizikler atmakta. ailesinin gezip tozması, biraz olsun eğlenmesi gerektiği sözlerini kulak arkası ediyor. diğerlerini sıkıcı buluyor ve kendi içine çekiliyor. kafasında kurdukları yavaş yavaş onu öldürüyor.
bir kadın. çok başka bir yerde. anlaşılmadığını düşünüyor. çevresinde onca insan var, ama o, onların yanında çok sıkılıyor. kendisine de katlanamıyor. yalnız kalınca "sıkılıyor" başkalarına katlanamıyor. düşünceleriyle baş başa kalıyor. kendi kendini yiyor.
şimdi çok başka bir yerde biz. sıkılıyoruz. sıkılmamızın nedenini biliyor muyuz? eğlence yoksunluğu? boşluk? istediğimizi yapamamak? istemediğimizi yapmak? hangisi acaba? neden sıkılıyoruz?
sıkıldığımız ortamı ya da durumu değiştirmeye çalışıyor muyuz? sıkılmak tembellik demektir. vazgeçmek demektir. tıpkı "bu filmden çok sıkıldım" deyip filmin ortasında sinemayı terk etmek gibi. başarısızlık demektir.
sıkılmak bunalmak demektir. ilerisi de bunalım. içe çökmek intihara neden olur.
sıkılmak öldürmek demektir. zamanı boşa harcayıp, sonradan değerini bilmediğimiz şeyi katletmek demektir. teker teker saliseleri, saniyeleri, dakikaları, saatleri, günleri, ayları, yılları.....katletmek demektir. fırsatları tepmektir. sıkılmak ölüm demektir.
ölmeyin lan!