"kemalizm eleştirilemez mi ? eleştirilir tabi ki." diyorlar daima.
bok eleştirilir afedersiniz. al bak adam gayet düzgün bir terminoloji ile meramını ifade etmiş ama maşallah bir sövmediğiniz kaldı diyecem ama onu da yapmışsınız. ne sempozyumundan bahsediyorsunuz yahu. bir ideolojiyi, bir fikri, bir dünya görüşünü eleştirmek, üzerine fikir yürütmek, tartışmak için sempozyum toplanması gerekiyor öyle mi. komik olmayın. seksen senedir iliklerimize işlemiş, ne yöne dönsek suretini gördüğümüz kemalizm; bu denli hayatın içine gark olmuş, bu denli her köşe başına sinmişken şimdi bir de eleştirilmesi için kriterler mi belirleyeceksiniz. bir kahvehanede de eleştirilir, bir bilgisayar başında da, bir dost sohbetinde de. öyle sosyologlar, tarihiçiler konuşsun zırvalarını de geçelim. benim zihnime kök salmış, bana ilkokuldan üniversiteye kadar aynı ezberleri zorla pompalamış, dünyaya bakışımı idefiks bir çembere kıstırmaya çalışmış, yirmibeş senedir peşimi bırakmayan bir ideolojiyi eleştirip eleştiremeyeceğimi dahası bunu hangi platformlarda yapacağımı kimse dikte etmesin bana.
kemalizm'in demokrasiye düşman olduğunu kemalistler her defasında ispatlıyorlar. kemalizm devlet denilen aygıtı ele alış, kullanış ve ona biçtiği kutsallaştırılmış değerler vesile ile ne denli anti demokratik ve tahakkümperver olduğunu gösteriyor. tahammülsüzlük en çok ona yakışıyor. bu kadar üzerine toz konsa korkan, yamacından karınca geçse ürken bir ideoloji daha bilmiyorum ben.
küratör kemalizmi eleştirdi, dinleri, dogmalarını, peygamberlerini, tabularını, ikonlarını, tapınç nesnelerini, sorgusuz biat ettikleri fikirlerini son derece düzgün bir üslupla eleştirdi diye işine son verilsin deniyor. işte tam da bu mantık benim kanımı donduruyor. bu nasıl bir tahammülsüzlüktür. bu işte yeni çağ gazetesinin "işte o çinli" şeklinde kırmızı yuvarlak içine alıp hon hanru'yu hedef göstermesinden zerre şaşmayan aynı iptidai, aynı kalas mantıktır. bu işte kemalizmin seksen senedir kudretine zeval gelmemesi için bastırdığı, sindirdiği zihinlerin kustuğu bir faşizm alegorisidir. ben bu kadar bağnaz bir ideoloji, din, mezhep vs görmedim. ben ateistim dedğim zaman öyleyse bu adamın işine son verilsin istenmeyen adam ilan edilsin diyen bir islamcı da görmedim. dini dahi aşan bir kutsalıma dokundurmam refleksi. Çok korkunç hakikatende.
neymiş ilk önce büyük ortadoğu proojesini eleştirecekmiş. yahu güldürmeyin. böyle bir sıralama mı var büyükten küçüğe. kayserispor'u eleştirmden önce hele bir galatasaray hakkında konuşun demek gibi bir şey bu. adam kemalizm hakkında konuşmak istemiş, iki cümle konuşmuş bu kadar. ne alaka büyük ortadoğu projesi falan. nasıl bir mantık silsilesi ile işliyor zihniniz. sizin tayin etiğiniz öncelikli bir sıralama ile mi ilerlememiz gerekiyor. sosyal bilimlere bakış açınız bu kadar güdük mü. her ağzını açana önce şunu eleştir hele, önce bunun hakkında konuş diye girecekseniz söze acziyetiniz derindir.
neyi hatalı söylemiş hanru onu deyin hele bir bakalım. tepeden inme bir dayatma değil midir kemalizm. halk destekli midir yani. kemalizm devrimci değildir falan dememiş iyi bakın. ama devrim tabandan tavana değil yukardan aşşağıya doğru olmuş. sadece bir realiteyi dillendiriyor, sebebini bilmediğim şekilde devamlı red içinde olduğunuz bir realite. bunu görmemek için kör olmak lazım. halkın böyle bir talebi mi vardı, geniş halk destiği ve isteği ile mi yapıldı kemalist devrim. mesela halk latin alfabesi diye çıldırıyor, aman şapka kanunu çıksın diye deliriyor, laiklik denilen ne menem bir şey olduğunu bilmedikleri sistem için kuduryordu yani öyle mi. burada kötü bir şey yok. kemalsit devrim yukardan bir dayatmadır bu onun içindeki özelliklerin kötü veya iyi olması gibi bir şeyi belirlemez. kemalist devrimin içeriği onun tepeden inmeci dayatmacı tavrını azaltmaz. zaten honru da biz de kemalsit devrimin kazanımlarını veya zamanan göre ilerici özünü değil aynı oranda ve hatta daha fazla olan aksaklılarını, sakatlıklarını ve tüm temel çelişkileri yüzünden bir süre sonra yerinde saymaya ve hatta gerilemeye mecbur olduğunu anlatmaya çalışıyoruz. bu gün 12 eylül acısı yaşanmışsa bu kemalizm sebebiyledir. bunu mesela bir kabul edin önce. ama bu kemalist devrimin kazanımlarını alaşağı etmeyeceği gibi ondan asla ve asla da bağsımsızmış gibi düşünülemez.
kemalizmin yaratmak istediği bir insan motifi vardır. bir prototipi çoğaltmak, yaymak ister. o sebeple avrupa tipi bir aydınlanma modeli asla değildir. bir ideoloji kendini tepeye konumlayıp kendini sarsılmaz adlettikten ve tüm fikri açılımları önce kendine sadık ve uyarlanabilir olması koşuluyla ancak kabul ettiken sonra onaylayabiliyorsa bir faşizan tini özünde barındırdğı aşikardır. eğer bir ideoloji her köşe başında, her kitapta, her derste, çocuğa, öğrenciye, hocaya, memura, televizyondan, radyodan, kitaplardan resmi tarih ile hep aynı şeyi hep tek yönlü bir kanaldan pompalıyor ve çeperin dışını dikenli tellerle çevreliyorsa, dahası suç unsuru dahi adledebiliyor, kendini daima bezdirci bir tekrar ve ezberle aynı basmaklılıkta zihinlere işlemeye çalışıyorsa orası faşizm kokuyordur. hem de buram buram. aydınlanmamcı bir ideoloji dayatmaz, gösterir ve sahneden çeklilir. demokarasi ile bu denli uzak ve ona sırtını dönen, fikir hürriyeti ile bu derece kavgalı ve ondan korkan kemalizm tektipleştirmeyi ve bahçeden çalıları ayıklamayı öylesine sever ki bunun için arkasına topunu, tüfeğini, tankını da alarak aleni bir şidet ve faşizm uygulamaktan kaçınmaz.
ikinci cümleye geçelim. hanru'yu birebir özetleylim bizde.
reformların, devrimci birer araç olarak gerekli olmalarına rağmen yarı askeri bir şekilde dayatılması demokrasi ilkesine aykırıydı; milliyetçi ideoloji evrensel hümanizmin benimsenmesine aksi yönde işledi.
reformların devrimci olması ama bunun bir askeri dayatma ile antidemokratik olarak ittirilmesi konusunda neye şaşırıyorsunuz anlamıyorum. kurucu meclisin çoğu askerlerden oluşmaktadır. askerin tasfiyesi demokrasi için ilk şart olmasına rağmen hala gerçekleştirilememiştir. hala tepemizde demokrasiyi katletmekte, demoklesin kılıcı gibi özgürlüklerin, temel hak ve hürriyetlerin tepesinde asılı durmaktadır asker. Çünkü kemalizm bir halk devrimi değildir. onun ihityaçları ve taleplerinden doğmamıştır. bu onun müspet yanlarını-var ise- eksiltmez hemen zıplamayın hele bir soluklanın.
kemalizm bir parti devlet yaratma gayesindedir. devletin başında chp tek ve resmi ideolojik bastırma, sindirme ve tahakküm kurma aracı olarak tasarlanmış, özünde tek partili sözde çoğulcu bir sistem pazarlanmaya çalışılmıştır. chp devlettir, statükodur. oryaya çıkış gayesi ve süregiden zaman içerisinde üstlendiği roller daima bu yöndedir. Çok partili sisteme geçişin daima sekteye uğraması bu parti devletin kendi çevresine kümelenen elitist, asker, bürokrat ve yine devlet eliyle yetiştirilen burjuvanın iktidarı, erki ve sermayeyi paylaşamak isteme gayesidir.
"milliyetçi ideoloji evrensel hümanizmin benimsenmesine aksi yönde işledi ve toplumsal bir elit önderliğindeki ekonomik ilerleme toplumsal bölünme üretti" diyor. bir dizi ilkeler yığını getiren kemalizm bu sarsılmaz, hap şeklinde paketlenmiş ayetler dizisi ile en tepeye koyduğu milliyetçilik sayesinde, evet tam da hanru'nun dediği gibi evrensel hümanizmden uzaklamıştır. kürt sorunun en büyük nedeni de kemalizm'in içinde barındırdığı bu kuvvetli milliyetçiliktir. sırtını ona dayar. Çünkü statükonun devamı için temel gereksinim bir fetişler dizisine bağlılık ve prim yapması en kolay araç olan milliyetçiliği sınıf bilinci oluşmamış halka empoze etmektir. ermenilere yönelik olaylar, kürtlerin asimilasyonu ve hatta tasfiyesi tamamen içerdiği milliyetçi öz ile alakalıdır. milliyetçilik ile faşizm ilişkisine tekrardan girmeyeceğim, isteyen milliyetçilik eşittir faşizm başlığını açar okur. işte kemalizm bir yandan bir ideal vatanını milletini özünden çok seven insan tipi yaratırken bunun tam bir bağlılık içerisinde olması ve kemalizm dışı sapkın idealler peşinde olmaması için milliyetçiliği daima alttan alta körüklemiştir. Çünkü milliyetçilik darbelere, işkancelere, dağlardaki cesetlere ve daha bir çok şeye kılıf hazırlamak için ideal bir ambalaj malzemesidir. son derece afilliidir hem de. primitfi doğamıza en güzel oturanından. osmanlıdan bile çok daha ileri bir şovenizmi bu topraklara kemalizm sokmuştur. güneş dil teorisi saçmalıklarına ise hiç girmiyorum.
hele ki mevzubahis cümlede toplumsal elit önderliğindeki ekonomik ilerlemenin toplumsal bölünme yarattığı tesipit en net ve doğrusu herhalde. kemalist ideoloji bazı seçilmişlerin önüne ülke kaynaklarını sonuna dek açmış bir yerli burjuva yaratma gayesi ile hem partiye hem devrime yakın insanları palazlandırırken halk ile arasında o elitizm çizgisini daha o yıllarda en baştan kalınca çizmiştir. vehbi koç veya sabancı ailesi kimdir. bu insanlar nasıl bu hale gelebilmişlerdir. sermayeleri hakikaten ufak bir bakkal dükkan mıdır. saf msınız bu kadar. neden ülkenin en zenginleri, tüsiadları, işadamaları, koçları, bokları püsürleri en büyük kemalizm destekçisidir. devlet kimi zaman azınlıkardan zorla topladığı kimi zaman halkın belini büküp sırtlandığı biriken sermaeyi ufak bir zümereye dağıtarak sonradan bir oyun hamuru gibi şekil verilmiş sınıflar yaratmıştır. burjuvazi böylece devlete entegre edilmiş arpası sağlam tutularak beni sen yarattım söylemi kulağına üflenerek büyük sermayi de arkasına almıştır.
taassuptan bir gram vazgeçin, kemalizm 12 mart'dan, 12 eylül'den bağımsız değildir, olamaz deyin. bir gram vazgeçin de demokrasi ile taban taban zıttır deyin. deyinde rahatlayın, deyinde algınız aralansın bir içerisini görelim.
yokda 131 tane öğretim üyesi bir araya gelmiş ortaya çıkan koca bir hiç, ufak bir çocuğun elinden oyuncağı alınınca vereceği refleksle aynı ezbere cümleler, hep bir köşede saklanan yine ufak, güzel renkli, güzel ambalajlı kof laflar. gözünüzü azcık açın, hanru'nun o çipil gözleri sizden iyi görüyor binlerce kilometre öteden bizi.