sanki güneydoğu gazisiymişim gibi her dinlediğimde içlendiğim enfes parça.başındaki klavye girizgahı resmen bir sis havası oluşturuyor bende.ardından da mark reyiz başlıyor ciğerimizi dağlamaya 'these mist covered mountains' diye.sözlerin arasına serpiştirilen o anlam dolu gitar riffleri sanki söylediği sözlerin müzik dilindeki karşılığı gibi.sözleri duymasan bile sözlerin vereceği o duyguyu alabilirsiniz.askere gittiğimde çatara patara savaşın ortasına düşmesem bile -gerçi ülkenin vaziyeti boktan,ne olcağı belli diil- her zaman kulaklarımda çınlayacak şarkı.bir diğeri ise :