emek sömürücü burjuvazinin, kendi demokrasisinin sınırlarını giderek daralttığı uygulama. öyle ki şu sıralar grev ve sendikal haklara yönelik eylemler bile terörle mücadele kapsamına girebiliyor. uluslararası insan pazarı sisteminde bu terörle mücadele söylemi, yeni dünya düzeni koşullarında, iç siyasette çalışanların baskılı hareketlerle kontrol altına alınması, dış siyasette ise genellikle amerika'nın da karıştığı bir savaş çağrısı demek oluyor.
bugünlerde burjuvazinin yeni modası kitleleri terörist olarak ilan edip, neredeyse tüm hareketleri Kürt insanların üzerine atmak. öyle ki En temel demokratik hakların kullanımı bile terör olarak damgalanıyor. 12 eylül faşizmiyle ortaya çıkan "burjuva ülke bütünlüğüne yönelik bölücü terör tehdidi" masalı bugün de devam ediyor. dağda sürekli operasyon düzenleyerek, bizim amacımız öncelikli barış diyen burjuva devlet ile kürt insanları kendi pazarını oluşturabilmek adına kandırıp dağda silahla eğiten, amerika ile her türlü bağlantıyı gerçekleştirip, sözde özgürlük diye bağıran, ve asıl amacı kürt burjuva devletini oluşturmak olan azınlıkların yarattığı etkiyi kürt insanlara yaymak olmuştur, burjuva devletinin tavrı. oysa asıl tartışılması gereken burjuva devlet aygıtlarının, yoksul kesim üzerinde uyguladığı terördür. bugünkü terörle mücadele ise kitlelerin zihinlerini bulandırıp, daha ne kadar bu savaştan kar edebiliriz diyenlerin oyunudur. bunların en etkili silahı da dini ve milli duyguların sömürüsüdür.