radyocu erica ( jodie foster) ve sevgilisi ( naween andrews- ama siz ona kısaca ''lost'taki sayid var ya o'' diyebilirsiniz) gecenin bir vakti parkta romantik romantik dolaşırlarken bir grup serserinin saldırısına uğrarlar. adam ölür. kadınsa hayatta kalır. ama kendini bir türlü toparlayamaz. çok üzülür çok.
intikam ateşiyle yanıp tutuşan erica bir silah satın alır. filmin dönüm noktası işte bu andır. erica artık metroda kendisine sataşan serserilere, kadınları zorla alıkoyan pisliklere, sabıka dosyası kabarık sokak eşkıyalarına silahını doğrultur ve eli titremeden onları öldürür. bir nevi iyilerin dostu, kötülerin düşmanı olmuştur.
aslında bir çoğumuzun zaman zaman hissettiği bir duygu değil midir bu? bize kötülük yapanların ya da birine kötülük yaptığını gördüklerimizin canını yakma isteği.
jodie foster -bilmem söylememe gerek var mı ama- gene döktürmüş. çetin ceviz, güçlü kadın rolleri ona cuk oturuyor.
erica en sonunda sevgilisinin katillerini bulur. onları da öldürmek ister. bu arada bir de polis arkadaşı vardır. erica tam son adamı da vuracakken polis arkadaşı çıkagelir.polis arkadaşı önce engellemeye çalışır. ama sonra öldürmesine izin vererek onu postalar. arkasından delilleri ortadan kaldırır. polis, bayağa sevmiş belli ki erica'yı. canım benim.