neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    54.
  1. Önce rötuşlu bir Temel Reis fıkrası... Temel Reis, eski kağnıları, eşek arabalarını, öküzlerin çektiği saman arabalarını toparlayıp tümünü, elden düşme bir otomobille değiştirmiş. Böylece kağnılar da, eşek ve saman arabaları da, düvenler de; elden düşme bir otomobile dönüşmüş olmuş.
    * * *
    Temel övünüp duruyormuş, orası burası tıngırdayan ve bazen gaz pedalı basmayan, bazen de frenleri tutmayan otomobiliyle:
    - Ha pu penum arslanumtur, arslanum; pen pununla tozunu havaya savurturum tünyanın anlatin mu daa, diyormuş.
    * * *
    Otomobilinin eleştirilmesine asla izin vermeyen Temel Reis, her zaman yan yollardan gitmeyi yeğlerken; çeşitli değişimler ve yol çalışmaları sonucu kendisini birden bir otobanda buluvermiş.
    * * *
    Ne var ki Temel'in otomobili, otobanın "gidiş yönü"ne tersten çıkmış.
    Ve Temel Reis basmış gaza; bir yandan da, karşıdan gelen arabalara bakıyor:
    - Uy anaa, diyormuş; hepsü peyinsüztur punların; nasıl da, yanluş yönde gitiyorlar daa...
    * * *
    Bazı şahin geçinen politikacılarla, onlarla yarış ediyor gibi görünen bazı emekli militerler, bakın neleri bilmiyorlarmış:
    - ABD'nin, Lozan antlaşmasını imzalamamış olduğunu ve Lozan antlaşmasını imzalamamış bir devlete; NATO üsleri dışında, özel askeri üsler verildiği ile bu üsleri eleştirenlerin "milli çıkarlara aykırı hareketten" mahkemelere verildiğini.
    Kibarca ne diyelim:
    - Hayret doğrusu!
    * * *
    Eğlenceli fıkraları derleyip toplama şampiyonu, Av. Taner Aktop'tan taze bir fıkra:
    Sünnetçinin biri, sünnet ettiği küçük oğlan çocuklarından kestiği ufarak et parçalarını, tarihsel bir belge olarak biriktiriyor ve bir gün hepsini birden değerlendirmek istiyormuş.
    * * *
    Yıllar geçmiş, sünnetçi emekliye ayrılıp yaşlanmış ve kestikçe biriktirdiği ufarak çük parçalarını, artık değerlendirmenin zamanı geldiğine karar vererek bir dericilik ustasına gitmiş;
    - Bunlar, demiş; tarihsel belge niteliğinde çok değerli bir hazine. Onun için, gelecek kuşakların da unutamayacağı bir eser yarat bunlardan.
    * * *
    Usta derici:
    - Hay hay, demiş; sen hiç merak etme, bir hafta sonra gel al şaheseri.
    * * *
    Bir hafta sonra emektar sünnetçi gitmiş dericiye:
    - Benim kestiğim çük uçlarından yapacağını söylediğin şaheser hazır mı, demiş.
    Derici:
    - Elbette hazır, demiş; ve küçücük deri bir cüzdanı çıkarıp uzatmış emektar sünnetçiye.
    * * *
    Yaşlı sünnetçi kızıp bağırmaya başlamış dericiye:
    - Yapa yapa ulan, bunu mu yaptın şaheser, diye; bu küçücük cüzdanı mı?
    * * *
    Derici:
    - Görünüşe aldanma, demiş; o küçücük deri cüzdanı, şöyle biraz okşamaya başla da gör bakalım nasıl büyüyüp kocaman bir valiz oluyor...
    * * *
    Galiba iç ve dış siyasal hayatta da böyle bu. Kim kimi okşamaya kalkarsa, hemen büyüyüp dikilmeye başlıyor.
    Bu arada Türkiye mi ABD'yi fazla okşadı, yoksa ABD mi Türkiye'yi; kararı uzmanlar versin.
    * * *
    Bayramlarda, cins-i latfle de azıcık şakalaşmamak; erkeklere özgü angutluklarda inatlaşmak olur.
    1829'da yazarın biri, kadıların hayatını 3 döneme ayırmış:
    1- ilk dönemde aşkı hayal etmek.
    2- ikinci dönemde hayalleri gerçekleştirmeye çalışmak ve yaşamak aşkı.
    3- Son dönemde ise pişman olmak hepsinden.
    * * *
    Şimdi sormak gerekiyor:
    - Acaba bugün de öyle mi?
    * * *
    Hadi bir takılma daha:
    Marie Dubas'nın 1939'daki ünlü şarkısı:
    Erkeklerle hayat
    Berbat mı berbat!
    Ama erkeksiz hayat,
    Daha da beter.
    * * *
    Tıpkı:
    Seninle de, sensiz de yaşanmıyor
    Der gibi...
    * * *
    Bayram tatili de, hafta sonu tatiliyle örtüştü.
    Sevip özümsemedikleri bir alanda çalışmak zorunda kalmışlar için, ne acı. Bayram tatili dahi kalleşliğe düştü.
    Keşke tatillerde de, çalışmayı özleyecekleri bir işe sahip olsalardı; nutuk söyleyerek geçinmeyi sevenler gibi...

    çetin altan
    1 ...