ramazan davulcusunun pesine takilan cocuklar

entry1 galeri
    1.
  1. hayat denilen şeyi, elleri ceplerinde ıslık çalarak yürümekten ibaret sanan, davulun ritmlerine ayak uydurarak sanki bir bando ekibi havası yaşatan sevimli sıpalar.

    gerçekten nerede o eski bayramlar, çok iyi hatırlarım berber sırasında babam ile saatlerce sıra beklediğimi ve bunun öncesinde ay sonunu denklmeye çalışan babamın zulasında bizler için biriktirdiği para ile bizlere bayramlık alışını. annem, babam, abim ve ben çıkardık alışverişlere. abimin eskilerini bana denklemeyi istemezdi babam, bayramlık çocuk güzel olmalıydı her zaman.

    akşamından hazırlardı annem bayram sabahı giyeceklerimizi, sabah kalktığımız gibi yüzümüzü yıkar, saçımızı tarardı. eline aldığı kolonya ile, saçımızı ıslatır, hayatımızın ilk parfümü ile tanışmamızı sağlardı. ellerini öptüğümüz zaman, babam, belki eve bir hafta erzak veya sebze alacağı harçlıkları verirdi bize, annem ise mendilimizi cebimize koyardı.

    harçlığı aldığımız gibi, bakkal mümin aga' ya koşardık hepimiz, ondan aldığımız torpil, füze veya kız kaçıranları patlatır, yavaş yavaş davulcu kara bekir' in gelmesini beklerdik.

    kara bekir; gariban adamdı, topaldı, küçükken ayağının üzerine at arabası yuvarlanmış derlerdi. eşi pembe abla fal bakardı sokak aralarında, iki çocuğu vardı, birisi okurdu okulda, diğeri tekstil de çalışırdı. hayatın her türlü sillesini yemelerine rağmen, yüzlerinde hep fırlamaca bir gülüş olurdu. deli gibi severlerdi birbirlerini, hep akşamları evlerinin önündeki merdivende elele otururlardı.

    gelirdi kara bekir, gümbede güm güm şeklinde, hepimiz takılırdık peşine, arkasında onlarca çocuğun olduğunu gören bekir, daha bir hızlı çalar, bizleri daha seri adımlarla evlere bahşiş toplamak için gönderirdi. gün sonunda bize ısmarlayacağı dandik gazoz için koşuşurduk bizler de, bu işten büyük rant elde edeğimizi sanırdık. arada bir yorulan topal ayağını dinlendirmek için oturur, bizlerin; ' bekir abi bir kere çalayım ne olur! ' şeklinde yakarışlarımıza kulak tıkardı.

    davulu onun mesleği idi, hayat arkadaşı idi, onuru idi, ibnelik yapmadan evine ekmek götürmesini sağlayan ekmek teknesi idi, önem verirdi davuluna. bizlerin yanlış bir şey yapmasını istemezdi davuluna, yıllar sonra hak verdim ona, ekmek kazanmanın ve ekmek kazandıran her şeyin ne derece kutsal olduğunu anladım.

    bekir abiyi 14-15 sene görmedim, taşınmıştık o şehirden, geçtiğimiz yıl yerel bir gazete köşesinde gördüm bekir abi ve pembe ablayı. trafik kazasında ölmüşler ve elele ölmüşler. ve elele gömülmüşler, aynı mezara.şu anda eminim cennette davul çalar ve ölen binlerce çocuğu peşine takıyordur, pembe ablam ise fal bakmaya devam, nede olsa tanrıya daha yakın artık.
    --0--

    her şeyin en güzelinden ve en naifinden, gün geçtikçe daha bozulan bir düzene ve sisteme gidiyoruz. böyle güzelliklerden ve böyle sevgilerden, her şeyin daha sunisine ve yapayına doğru hızla yol alıyoruz. hayatın çarklarına çomak sokup zamanı durdururcasına yaşamdan zevk alan kara bekir kadar olamıyoruz çoğu zaman, onun sofrasında 100 gram mercimek ile pişen ve üzerine su eklenerek 1 hafta içilen o çorbanın verdiği hazzı, kuş sütü eksik sofralarımızda alamadığımız anlar oluyor.

    bayramlar ve hayat, kara bekir ve arkasına takılan çocuklar için daha anlamlı ve daha güzel.

    hepinizin bayramı kutlu olsun, sevdiklerinizle nice beraber bayramlara.
    5 ...