her ne kadar kabul edemesek de aciz varlıklarız. kainatın düzenine ve varlığını bu kadar muntazam bir şekilde devam ettirebilmesine anlam veremiyor, bunu mucizelere bağlamak istiyoruz. sanırım aklımızı sürekli kurcalayan ve cevabını da bulamayacağımız bir soruyla uğraşmak istemiyoruz.
bir de bunların yanında egolarımızdan doğan kişisel ihtiyaçlarımız var. mesela yok olmayı, silinip gitmeyi kabullenemiyor, iyi ya da kötü kalıcı olmak istiyoruz bu veya başka bir dünyada. ruhu ve benliği olmayan, beyin tarafından yönetilen, organlardan oluşmuş makineler olduğumuzu kabul etmek de istemiyoruz.
vardır ya da yoktur bilemem ama asırlar, bin yıllar geçse de insanın doğasında olan ve her zaman ihtiyaç duyacağı ne varsa veriyor din ve tanrı kavramı bize. bilimsel açıdan olmasa da psikolojik açıdan gerçekten her devrin kitabı olma özelliği kazandırıyor bu da ona, onlara.