bitti

entry91 galeri video1
    72.
  1. Bitti...

    sona erdi, tükendi. Çok yoruldum, çok zayıfladım, güçsüz kaldım. Oysa ki çok sevmiştim. Heyhat belki de sadece beğenmiştim, bayılmıştım. Kim bilir??

    hikayem tamamlanmıştı. Arasına defalarca virgül koyup sayfaları doldurmak istediğim hikayem tek noktayla durmuştu. Garip! Oysa demezler mi nokta sonsuz noktalardan oluşur diye? Bir nebze sonsuzluğun simgesi olan bu noktalama işareti nasıl oluyordu da bizlere bittiğini ima ediyordu? Hiç görmediğimiz diyarları gezdiğimiz rengarenk otobüs yolculuğunun bittiğini söylüyordu. Gerçekten düşündürücü!

    ben bir kavak ağacıydım. Yemyeşil uzun yapraklarım ve güçlü bir gövdem vardı. Hikayemin kahramanını dinlendirirdim, serinletirdim yerleşik olduğum bu topraklarda. Su verirdi bana. yapraklarımı okşardı, severdi. Sevdikçe daha güçlü olurdum, rüzgara meydan okurdum. Tüm hışırtımla ve ihtişamımla çevremdeki ağaçlara selam verirdim. Bazen gövdemi de severdi. Üzerime kazıdıkları, beni acıtan yazıları tamir ederdi. Bazen de kendi yazısıyla bildiği tüm hassas noktalarımı son derece soğukkanlılıkla yıpratırdı. Hoş, bir tek onun yazıları acıtırdı ya beni. Sonra pişman olurdu, onları tamir etmeye çalışırdı. Dokundurtmazdım, çünkü onun yazısıydı...

    bir gün hiç ummadığım bir yerime yazdı yazıyı. Acıttı, kanattı... ilk defa silebilsin istedim. Yapmadı, yapamadı. Hırçınlaştım. Serinletmedim onu. Bir daha gölgemde dinlenmesine izin vermedim. Eskiden huzur bulduğu bu yeri onun için bir cehenneme çevirdim. Verdiği suları kabul etmedim. içten içe ağladım. Rüzgara meydan okumadım. Güneşin beni kurutmasını izledim.

    sonra düştüm, devrildim. Yapraklarım ortalığa savruldu. Bir kısmı saklanmak için toprak anaya sığındı...

    su vermek istediler kabul etmedim. Yeryüzüne çıkmayı reddettim. Toprağın altında güvendeydim ve fosil olmaktı niyetim. Belki de döngülere karışabilirdim kim bilir?

    çok uzun süre kaldım orada, ta ki kimse bana uğramayana kadar. Düşündüm, çok düşündüm... Yanımdan geçen böcekleri izledim, ağaçların köklerinde konakladım, yer altından yer üstünün sesini dinledim.

    bedenim cılızdı, güçsüzdü ama ruhum güçleniyordu. Belki de artık çıkma vaktim gelmişti. Biraz suya ihtiyacım olacaktı. Yo, hayır gelip gidenlerin suyunu istemiyordum. Ben bulmalıydım hayat suyumu. Ellerimle kaybettiğimin o ağaca ben yeniden can vermeliydim. Güneş büyümemi hızlandıracaktı. Ama rüzgar en başlarda düşmanım olacaktı. iyi ama nasıl başaracaktım güçsüz bedenimle toprağı delip çıkmayı? Nasıl bakacaktım bir zamanlar küs olup sırtımı döndüğüm güneşe? Peki ya reddettiğim suyu nasıl alırdım içime? Hem de yeryüzüne çıktığımda tekrar toprağa düşeceğimi bile bile? Nereden çıkmıştı bu yaşama aşkı?

    bir an için düşündükten sonra tek hamleyle çıkardım bedenimi yeryüzüne. Artık düşünmek istemiyordum. kendimi doğanın kollarına bıraktım, gerçekte ait olduğum yere. Toprağı aşındırıp kendime yer açarken oluşan cılız bedenimdeki yıpranmalara aldırmadım. Artık hem düşüş, hem çıkış yolunu biliyordum...
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük