bir süredir aynı iş yerinde çalıştığım ve her öğle arası yemekhanede görüp tutulduğum bir kız vardı. adı hande. uzun boyu, uzun saçları, sürmeli gözleri ve dolgun göğüsleriyle (tahminimce 95 beden) yaklaşık 150 kişilik plazada herkesin hayallerini ve kimisinin mastürbasyon seanslarını süslüyordu. yalnız onun aradığı sıradan bir erkek değil benim gibi karizmatik, çekici ve efendi bir adamdı. türk kızının efendi adam yerine piç adam tercihini tek başına çürütmekte kararlıydı hande.
yine günlerden bir gün yemek sırasında hemen bir arkamdaydı. tabldotları tutarken elini elime değdiriyor, kasti olarak beni erekte etmeye çalışıyordu. yanılmadı da. erekte olmuştum. ona dönüp "artık telefon numaranı vermelisin" deyip karizmatik bir bakış attım. o sözlerimden sonra bacaklarını amaçsız bir şekilde birbirine yaklaştırdı. zannediyorum o sırada ıslanmıştı. yemeklerimizi aldıktan sonra beraber bir masaya geçtik. gözlerimiz gözlerimizden ayrılmıyordu. heyecandan ellerim titriyor, kaşıktaki yemeğin yarısını tabağa geri boşaltıyordum. kısa bir sessizlikten sonra "seni istiyorum" dedi bana. daha sonra numaralarımızı aldıktan sonra işimize geri döndük. mesai bitimine kadar mesajlaştık. ondaki çekiciliği daha önce hiçbir kadında görmemiştim. hissettiğim cinsel çekicilik değildi sadece, istese ülkeyi terk eder, zimbabwe devlet başkanına suikastte bile bulunabilirdim. bir bakışıyla bir çağı kapatıp bir çağı başlatacak çekiciliğe sahipti.
o akşam için sözleştik, evde tek yaşadığımı ve bizim eve gelmesinin en doğrusu olacağını söyledim. direkt eve gelmek tarzı olmadığını ve ilk önce dışarıda buluşmak istediğini söyledi. beşiktaş iskelesinde buluştuk. yıllardır görmediğim, dokunamadığım ve öpemediğim kadınımı görmüşçesine kucakladım, aynı şekilde karşılık verdi. el ele tutuşup beşiktaş çarşıyı gezmeye başladık. fenerbahçeli olmamıza rağmen o gün maç olmasından mütevellit beşiktaşlıların arasında hiç olmadığımız kadar mutluyduk. bir süre gezdikten sonra acıktığımızı fark ettik. onunla kasıntı bir ilişki yaşamak istemediğimi, umarsız bir çocuk gibi herhangi bir mekana girip karnımızı doyurmamız gerektiğini söyledim. o da benim doğallığıma övgüler yağdırıp dudaklarını ısırmaya devam etti. ben kokoreç, o midye söyledi. yanında kolalarımızla beraber bir güzel yedik. çay getirdiler... para da almadılar çaydan sağolsunlar... bir süre gözlerimizin içine bakıp sigara çay yaptıktan sonra eve davet ettim. tabi ki reddetmedi.
taksiye binip eve gittik. henüz apartmanın asansöründeyken sarılıp hunharca öpüşmeye başladık. daha evvel böyle bir tadı başka bir kadından almamıştım. bir kadının tadı bu kadar güzelken, sokakta savunmasız bir şekilde yürümemeliydi, sahipsiz gezmemeliydi. eve girer girmez soyunmaya başladık. bana uzun bir süredir ilişkiye girmediğinden bahsetmişti ancak bu kadarını beklemiyordum. iki bacağının arasında, tangasının hemen yanından dışarı doğru fışkıran örümcek ağlarını gördükten sonra biraz içim cız etti. elektrik süpürgesini alıp tekrar yatağa geri döndüm. iyice temizledikten sonra hayatımın en güzel dakikalarını onunla yaşadım.
1 ay daha iş yerinde çalıştıktan sonra yurtdışına gitmeye karar verdik. azerbaycan'da mutlu mesut bir evliliğimiz ve bir çocuğumuzla hayatımızı idame ettiriyoruz. her şey çok güzel ibneler.