gilles deleuze

entry32 galeri video1
    11.
  1. gözümde 20.yüzyılın en sağlam, en iyi düşünürlerinden biridir. yani bu adama şöyle bir bakmadan çağdaş bir felsefe yapılamaz kanımca. bir de arkadaşı var. felix guattari. bazı çalışmalarını onunla yapmıştır. tabi onunla olan çalışmaları 70'lerden sonrasına denk geliyor ve uzun bir dönem sayabiliriz bunun için. (eserlerine girmiyorum. merak eden açıp bakmıştır zaten)

    deleuze'ün felsefi çalışmaları böyle allı pullu felsefe tarihi üzerine değil. yani bir felsefe tarihine bağlı değil. filozof temalı çalışmış kendisi. hatta çalıştığı filozoflara baktığımızda onların da felsefe tarihine bağlı kalmadığını görüyoruz. aykırı edebiyatçılarla ilgilenmiştir. nietzsche'nin eleştirel felsefesine epey kafa patlattığını da düşündürtüyor okurlarına. yaşam inşasına baktığımızda da batı marksizmine yakın bir profil çiziyor.

    çalışmalarını ele aldığımız zaman konuların birbirinden farklı, bağımsız ve dağınık bir şekilde işlendiğini görüyoruz. sürekli bir dalgalanma halinde, sanki toprağa rastgele tohum atmış gibi. aynen böyle evet. buna istinaden sürekli kavram ürettiğini de söyleyebilirim. konuları sistematik bir tartışmayla çözümleyemezsiniz kitaplarında. çünkü felsefeye ilkelerden hareketle yaklaşmıyor. olaylara doğrudan, tam ortasından giriyor.

    özne-nesne ilişkisine mahkum bir ontolojiden kurtulmak istiyor. yukarıda da belirttiğim gibi felsefe tarihinden kaçıyor. tarih yazmak istemiyor kendisi. felsefe yapmak istiyor. tabii ki özgün bir felsefe diye cevaplıyoruz ardından. özgün felsefe tartışmaları yapar ve özgün edebiyat tartışmalarına geçer. burada resim, müzik, tiyatro ve sinema üzerine konuşmalar yapar. kök, çokluk, fark, ayrım, oluş, organsız beden, minör edebiyat, göçebe felsefe, yurtsuzluk... gibi kavramlarla felsefesini açar. geleneksel felsefenin karşısında, merkezsiz ve köksüz düşünceler geliştirir. felsefe etkinliğini canlı, devingen, üretici bir alan olarak gördüğü için sürekli bir kavram üretme ve üzerine tartışma yapma halinde.

    deleuze'ün felsefesi, özdeşlikten çok ayrımlara, kapalı sistemlerden çok, birbiriyle bağlantılı düşüncelere, mutlaklıktan çok kararsız olan düşüncelere yer verir. kavramlara hiçbir zaman tek bir anlam vermez. çünkü kavram her zaman için karmaşık yapılara sahiptir. kavramlar her zaman için çoklu parçalar bütünüdür. bu çoklu parçalar, kimi noktalarda temas halindedir. kavramın iç tutarlılığı, kendi içindeki parçaların örtüşmesiyle ortaya çıkar. kavramlar arası dışsal tutarlılık aynı düzlemde kurdukları bağlantıyla olanaklıdır. -ne konuştum be.tabi bu bağlantıları sağlayan geçişler her zaman sabit değildir. felsefe tarihinde kavramlar arası geçişler her zaman değişmiştir.

    biraz arzu felsefesine bakmakta fayda var.

    deleuze ve guattari, modern dünyanın belirgin özelliği olarak ussallığı belirler. descartes'tan beri ussallık, arzuyu baskı altına almaktadır. her ne kadar ussallık, arzunun bir dengesi haline getirilmişse de, arzunun yaşam biçimini ussallık belirlediği için bu denge bozulmuştur. (ussallık arzuyu dengede tutmaya çalıştıkça arzunun yaşanma biçimi bozuldu)

    arzu felsefesi en nihayetinde nietzsche'den beri batı düşüncesinin konusu olmuştur. bu tartışmalarda arzu, üretken bir enerji olarak belirlenmiştir. deleuze, arzuyu "dinamik makine" olarak adlandırır. ailenin, devletin, eğitimin, arzuyu belirleme şeklinin karşısında duruyor. amacı, arzuyu yaratıcılığın bir ilkesine çevirmek. buna gayret ediyor. arzunun yönünün belirlenemediğini, her yöne gidebileceğini ve hareketli olduğunu söylüyor. bu noktada "arzu makineleri" ve "organsız beden" kavramlarını geliştiriyor. organsız bedeni sürekli dağılma ve toplanma halinde olan siyasal kurumlara benzetebiliriz mesela. organik bir hali yok yani.

    biraz da göçebe olalım.

    deleuze'ün felsefesi köksüzlük üzerine kuruludur. kast edilen felsefe tarihinde hiçbir şeye dayanmamaktır. yurtsuzluk kavramı, göçebe kavramıyla birlikte gelişiyor. şimdi hazır olun.

    deleuze ve guattari'ye göre kapitalizm, toplumları sürekli yurtsuzlaştırmaktadır. diğer yandan da kendi varlığı için onları bir yurt edinmeye zorlar. kültürler bir yandan köklerinden edilir, diğer taraftan da kapitalist sisteme uyuma sağlamaya zorlanır. bu, gerçekliğin işleyişidir. deleuze bu yurtsuzlaşmayı yorumlar, ona göre felsefe yapmak, düşünmek zaten kendini yerinde tam olarak hissedememektir. düşüncelere bir yurt gibi bağlanmamak gerekir. öyleyse düşünmek, başlar başlamaz bir köksüzleşmeye doğru itiyor bizi. yersiz ve yurtsuz düşünmeye yönelme, egemen düşüncelerden kaçmaktır. belirli bir paradigmaya bağlanmamadır.
    ...

    "aşağılık pozitivistler sizi" der ve saygılarımı sunarım.
    4 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük