aşağıdaki yazısıyla güzel bir analiz yapan yazar. yazıdan ayrıca genel yayın yönetmenlerinin 5 şehit altını haber yapmama kararı aldığını ve mehmetçiğin buna 13 şehitle cevap verdiğini öğreniyoruz.
----
"Sözün bittiği yerdeyiz"
"Yüreğimiz yandı"
"Türkiye'ye ateş düştü"
"Bıçak kemiğe dayandı, Türk ulusu yasta"
"Vatan size minnettardır"
"Ağla Türkiye"
"Hepimiz Mehmetçiğiz"
Yukarıdaki başlıklar, daha 3 ay önce genel yayın yönetmenleri düzeyinde
"Ölenlerin sayısı 5'ten az olursa şehit haberi yapmayalım"
kararı alan medyaya ait...
Biliyorsunuz, Sayın Başbakan şehit cenazelerinde ortaya çıkan tepkilerden pek rahatsız olmuş, sitemlerini Sayın Mehmet Ali Birant'a iletmiş, Sayın Birant da Sayın genel yayın yönetmenlerini arayarak "Şehit haberi yapmayalım, feryatlar kulak tırmalıyor... " ricasında bulunmuştu...
Sonra, şehit haberlerinin bıçakla kesilir gibi kesidiğine tanık olmuştuk hep birlikte...
Sonra ne yapmıştık?
Sonra, hep birlikte gidip şehide "kelle" diyenlere oy vermiş ve kendi milletine karşı böyle büyük bir ihanet anlaşmasına imza atan bu gazeteleri satın almaya devam etmiştik...
"5 şehidin haber değeri yoktur" anlaşmasının mimarı Sayın Mehmet Ali Birand ise, Sayın Genelkurmay Başkanlığı tarafından "seçkin gazeteciler" arasında Eğirdir Komando Okulu'na davet edilerek onore edilmişti...
Gariban Mehmetçik de baktı 5 şehitte kalınca haber olunmuyor, şehit sayısını on üçe çıkararak büyük gazetelerin manşetine yerleşmeyi başardı!
Türk milletini bu acı gününde yalnız bırakmayan yahudi basınına ne kadar teşekkür etsek azdır...
Bütün gayrı müslimliklerini ve gayrı milliliklerini bir günlüğüne bir yana bırakıp, acımızı paylaştılar, sağolsunlar...
Siz anlaşmaya uyar ve şehit sayısını 5'in altına düşürmezseniz, onlar da kendilerine düşeni yaparlar..
"Medya şehit haberlerini görmüyor"
diyenler yukarıdaki başlıklara bakıp utansın. Barzani'nin sermayesi ile kurulduğu iddialarına yanıt verememiş olan gazete bile "Bağrımız yanıyor" diye başlık attı, daha ne yapsınlar?
Gerçi, Hürriyet'in "g-string yazarı" şehit haberinin manşet olduğu gün "Perşembe günleri sevişin" diye bir yazı yazdı ama, olur öyle şeyler... Çok sesliliğin gereği. ilerleyen günlerde bu gibi hassas konularda daha özenli olunacağına Türk milleti olarat inancımız sonsuz...
Başlıklara gelince...
"Unutmayacağız!"
Yalan!
Hem de öyle bir unutacaksınız ki..
"Ne mutlu Türküm demek ilkellik"
diyenlerin iktidarı sürsün diye manşetler atmaya devam edeceksiniz..
"500 önde gelen ailenin çocuğu nerede askerlik yaptı?"
diye soranları yine manşetlerinizden "çete" ilan edeceksiniz. Yemeye, içmeye, dışkılamaya devam edeceksiniz.
Genelkurmay Başkanı'nın açıklamalarını Hüsnü Şenlendirici-Deniz Seki aşkının altında bir yere koymayı sürdüreceksiniz..
Yalaka muhabircikleriniz, 'milletvekili' kılığındaki teröristlerin basenleri etrafında dönmekte, onlara "efendim, efendim" diye hitap etmekte birbiriyle yarışacak... Yemeğinize yirmi özel şarabın arasından Avusturalya şarabı seçerek başlayacaksınız ( Bkz. Kovulduk Ey Halkım Unutma Bizi, Emin Çölaşan)...
Arabanızı yenileyeceksiniz, yılbaşında Manila'ya gideceksiniz, patronlarınız tarafından tahsis edilen limitsiz kredi kartlarınızla metreslerinize 'de beers' alacaksınız, 7 yıldızlı otellerin fitness merkezlerinde 'spa kürleri' yaptıracaksınız...
"Bıçak kemiğe dayandı!"
Yalan!
Böyle lafları askerlerin gazını almak için ettiğinizini bildiğinizden, içinizden kıs kıs güleceksiniz...
Zaten bu manşetin altına hemen ABD Büyükelçisi Ross Wilson'un
'Türkiye iyi düşünsün" tehditini yerleştirdiniz..
Sonra, televizyon televizyon gezmekten "Manukyan sermayesine" dönüşmüş bir takım stratejisti, askeri uzmanı vs. programlara çıkarıp
"Sınır ötesi operasyon ne getirir, ne götürür"
başlığı altında sabaha kadar geyiğin dibine vuracaksınız..
Kafa karışıklığı yararacaksınız, 'habercilik yapıyoruz' adı altında planları ifşa edeceksiniz, konuyu sulandıracaksınız...
"Vatan size minnettardır!"
Yalan oğlu yalan!
Hammallık yaparak, limon satarak büyüttükleri evlatlarını "devletten" tabutla geri alan bu fakir insanları bir gün bile hatırlamayacaksınız..
Bir gün bile empati yapmayacaksınız,
"Şu tabutta yatan benim çocuğum olsa ne yapardım?"
demeyeceksiniz..
"Hepimiz Mehmetçiğiz!"
En yalan!
Kendi çocuğunuzu çürük raporuyla kurtardınız..
Bu kadar alçalmayı gerekli görmeyip daha rafine yollara başvuranların oğulları da askerliklerini "Etiler Orduevi'nin barına haftada iki kez uğrayarak tamamladı..
Biraz daha 'uzak akrabalar' bile torpille hiç değilse Güneydoğu'ya gitmekten yırttı...
E bu durumda nasıl nasıl hepimiz Mehmetçik oluyoruz?
Yazıklar olsun.. Yazıklar olsun!
Mahşeri vebalden, yazı yazmaktan başka hiç bir şey yapamayan bizler dahil hiç birimiz kaçamayacağız.
Tıpkı kendi kardeşlerinin etini yiyen sapkın kavimler gibi Allah'ın gazabına uğrayacağız.
Felaketlerle yoğrulup cehennemde sonsuza kadar yanacağız..