fazla gaza gelinmemesi gereken bir konu. elbette abd konjonktürden ve savaş fırsatçılığından yararlanmıştır. burada alman bilimadamları derken (ki bunların epeycesini zaten savaştan önce hitler kovaladığından/kaçırdığından kendiliğinden abd, ingiltere, hatta türkiye gibi çeşitli ülkelere gittiler), unit 731 gibi japon ayağı örneklerini de es geçmemek lazımdır, ki böylece abd'nin çıkarcı ve yer yer olaylara vicdanı komple rafa kaldırarak yaklaşan yüzünü gözlemleyebiliyoruz. öte yandan ikinci dünya savaşı sonunda ingiltere, sscb gibi müttefiklerinin savaştaki aşırı yıpranmışlığı da abd'yi bir süper güç olarak öne çıkarmıştır. ama abd'nin o zamana kadarki 170 küsur yıllık geçmişi yatarak geçmemiştir. yani tarihi süreçleri okumaya üşenerek bir olayla, bir ülkeyle, bir kişiyle koca tarihin şekillendiğini sanma kolaycılığından kurtulmakta yarar var. almanya'yı hitler'in modern çağa taşıdığı gibi bir gaz ve propaganda da var. birinci dünya savaşı sonunda yaşanan çöküntüyü lehine kullanmıştır, ama almanya'yı hitler kurmadı. hitler'in devraldığı almanya her ne kadar 15 yıl önce büyük bir savaştan yenik çıkmış ve ekonomisi berbat bir ülke de olsa, geçmişi ve birinci dünya savaşı başlangıcında geldiği nokta itibariyle taş devri ülkesi değildi. bir bakın metropolis gibi bir filmi kaç yılında çekmişler; 18., 19. yüzyıllarda nasıl büyük bilim ve sanat insanları yetiştirmişler. böylece diktatörlükle, giyotinle kafa kesmekle medeniyetin yerden bittiğini zannetme yanılgısına da düşmezsiniz.