lisedeyken bir gece ansızın yurttan kaçmıştım.
ne olmuştu o gece bana hatırlamıyorum.
içimde bir özlem var bir çırpınış vardı.
ve diyordum ki zeynep'i görmeliyim bu gece yoksa geberirdim.
çünkü zeynep'i hastalığımdan dolayı üç gün görememiştim.
en son perşembe günü görmüştüm okuldan çıkarken.
içimi yakan bir şey aynı zamanda.
pazar gecesiydi.
yarın pazartesi okulda nasılsa göreceğimi biliyordum ama o pazar gecesi onu zeynep'i görmeliydim.
hava soğuktu. çok soğuktu.
yurttaki arkadaşlarımdan biri yurttan kaçmama yardım etmişti.
indik birinci kata.
bir odanın penceresinden sarktım.
ama nasıl böyle hissediyorum görevimiz tehlike filmden çıkmış gibiyim.
dikkat çekmemek için bere bile takmıştım tanınmamak için.
yurttan çıktım ama hala yurt bahçesindeydim.
hava esiyor götüm donuyor yani.
logar kapaklarının altından geçtim yurt duvarını.
bok gibi kokuyorum.
kurtuldum oradan.
zeynep'in kaldığı yurdun oraya gittim.
haber vermiştim yolda.
o da pencredeydi.
yurtlarına girmek için yollar aradım.
nihayet tel örgülerin üzerinden atladım.
pantolonum yırtılmıştı umurumda değildi.
kötü kokuyordum hiç umurumda değildi.
ve zeynep'in kaldığı odanın dibine gelmiştim.
zeynep bana bakıyor ben eriyordum.
nasıl da özlemişim nasıl içim hoş oluyor.
odasına tırmandım.
2 kere öpmüştüm onu.
o da öpmüştü.
pis koktuğumu da söylemişti.
"seni seviyorum" deyip uzaklaşmıştım.
yurda gelirken gene logar kapağına girecektim ki beni ihbar eden orospu çocukları varmış.
güvenlik yakaladı.
bere vardı kimsin falan derken adımı söyledim.
tanımıştı beni artık.
görevini yapmak zorunda olduğuna söyledi.
ne yapsa umurumda değildi ki sevdiğim kadını gördüm öptüm ben.
tutanak tuttu. gönderdi.
geceyi yatağımda geçirdim.
pazartesi sabahı olmuştu ilk defa mutlu huzurlu bir o kadar da aksiyon yaşamış gibi hissediyordum.
tutanak tutmuştu görevli okula gitmek zorundayım.
sıraya geçtim zeynep ile aynı sınıftayız.
bütün kızlar gibi sıranın en önünde duruyor ben de en arkadayım.
müdür geldi sinirli bir şekilde.
bağırdı düzelin falan diyor.
elinde bir kağıt var belli ki benim tutanağım diye düşünürken "a***** nerde?" diye bağırdı.
elimi kaldırdım. "buraya gel" dedi gittim yanına. herkes bana bakıyor.
herkes şaşkın olayı bilen ben varım mete(yurttan kaçmamı sağlayan) var bir de zeynep.
neyse gittim yanına.
herkesin önünde sıradayken.
fırçaladı aşağıladı sen öğrenci değilsin gibi hakaretler falan savuruyordu.
tabiri caizse sikimde değildi.
çünkü zeynep hala benim yanlış bir şey yaptığıma inanmıyordu.
onun için doğru olan şeyi yaparım.
insanlar için doğru olan şeyi değil.
mutluydum.
niye mutluydum biliyor musun?
ben o 200 öğrencinin gözü önünde fırça yerken zeynep bana bakıp gülümsüyordu. beni kınamıyordu.
kahramandım onun için kral gibiydim o sabah.
sırama gönderdi beni.
herkes hala bakıyor bana zeynep hala gülümsüyordu.
neyse bir hafta uzaklaştırma almıştım o sabah.
şimdi düşündüm de ben bunu her gün her zaman yaparım.
pişman değildim olmam da hayatımın sonuna kadar.
ki bu zeynep ile yaşadığım en heyecanlı son anımdı.
3 yıl sonra vefat etti bir trafik kazasında.