ölmüş birine özlem duymak

entry5 galeri
    1.
  1. ilk gece herşey soğuktur... hissettikleriniz de dahil... ölüm lafı zikredilmez... kalabalığa boşluğa bakar gibi bakılır, sırtınızı sıvazlayanlar asker uğurlama edasındadırlar. kızarmış ve şişmiş gözler umursanmaz. zira sen onu daha öncede uzun yollara uğurladın... ve çok ağladın... artık ağlama.

    2 gece sonra dualar ve anne hıçkırıkları soğuk duş etkisi yapar oysa ortada üzülecek birşey olmaması lazımdır, ya da olmalı mı bilmiyorum?
    odasına girmek bir sürü kaosu beraberinde getirir, teslim olunan andır, odadaki sessizlik birşeyler fısıldamaktadır acımasızca.

    geceler birbirini kovalar, umutsuz bekleyiş yavaş yavaş imkansıza dönüşmüştür... hala yanaktan süzülecek bir damla gözyaşına sebep aranır, gözardı edilen gerçeğin ne olduğunu bilinmemezlikten gelinir... oysa hep gerçeklerle yaşamadık mı biz, hayallere çok yer yoktu bizim hikayemizde.

    bir hafta sonra yurtdışına dönüş işkencesi, gittiğinden bu yana açılmayan telefonu ve msn i açma gafletine düşersin. şarjı bitmiş telefon ekranında ona son yolladığın mesajın iletim raporunu görür olduğun yere yığılırsın...
    msn ekranında son kavganın okunmamış penceresi açılır karşına...

    "perdelerimi sonsuz aralayanım, gözyaşıyla gönlümü yaralayanım, fırtınası dinesi, kokusu üstüme sinesi kadınım! varlığımla var ol, yokluğunla terbiye etme beni"

    o an özlemin dibine vurulur, gerçek tokat gibi yüzünüze çarpar, o kelamların sahibi dışardaki yağmurlu havada buz gibi toprağın altında sessiz sedasız uykudadır. kabul etmesende, inkar etsende gerçeğin ta kendisini yaşarsın. günler geçtikçe asıl yokluğu ile terbiye eden o'dur ve yosun yeşili bakan adam yoktur artık. özlenir, günler geçtikçe o kocaman boşluk bir okyanusa dönüşür. zaman zuhur geçer, camdan güneşe yüzünü dönersin bir yanın eksik... güneş gözünü alır ama ısıtmaz artık tenini... onunla taşırsın ölümün soğuğunu...
    2 ...