nurullah genç

entry66 galeri
    50.
  1. Rüveyda
    fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
    bir güvercin uçurup kıtalar arasından
    çağırdın beni
    geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
    derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
    yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
    yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
    yetim çığlıklarımı duyurmak üzere sana
    koşup geldim;iliştir beni memnu bahtına
    adını söylemek istemiyorum
    her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
    her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
    zindanlara karıştım,ölümlerle tanıştım
    adını söylemek istemiyorum
    Rüveyda dediğim zaman
    anla ki,senin için yürüyor kelimeler
    çığlığımın atardamarlarından

    hangi yıldızdır bilmem,gözlerin
    kayar da üzerime Rüveyda
    önce bir tuhaf deprem yayılır bedenime
    sonra açılır önümde ıstırap vadileri
    silik renkleriyle adımlarıma
    çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
    hayalin bittiği menfeze doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız,mekansız nefese doğru

    uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
    yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
    oysa Rüveyda
    baştanbaşa benkevser akan,gül kokan bir kalbin filiziyim

    kitaolara sürdüğüm kapkara lekelerden
    bir anlatsam nasıl utandığımı
    bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
    ağarır tanyeri nilüferlerin
    alaca bir at koşar içimde
    ezer toynakları ile anılarımı

    sular köpürmemeliydi Rüveyda
    kırılmamalıydı islak dalları hasret selvilerinin
    ben zehire alışkınım şerbete değil
    rüyalar nefret eder avare duruşumdan
    kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
    sen günboyu simsiyah bir ufukla beraber
    ben her gece bir mehdi türküsüyle çilekeş
    yargıamak için zeval kayıtlarını inkılab bekliyorum

    hangi umut çiçeğidir bilmem,ellerin
    uzanır da gönlüme Rüveyda
    derinden bir ok saplanır bağrıma
    beynimi çağıran bir sese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız,mekansız nefese doğru

    varlığın cinayettir memleketimde işlenen
    akıtır kanını en asil pehlivanların
    yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
    varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

    artık eskisi gibi bakamıyorsun
    göklerinde bir belkıs otururdu Rüveyda
    binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
    güneş bir ane gibi dururdu baş ucunda
    artık dokunamıyorkakülün bulutlara
    karalara bürünmüş saçlarında dolunay
    ben bu kadar zulme layık mıyım Rüveyda

    hangi ressamı vurur bilmem ,endamın
    sarar da benliğimi
    ben beni tanımam kaldırımlarda
    kafesleri yutan kafese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız,mekansız nefese doğru

    kırmızı bir kurdele bağlayarak alnına
    duydun mu orkideye dua eden birini
    bu ısmarlama yüzler yok mu Rüveyda
    bu yapmacık bebekler
    gözyaşıakıtırken gülenler yok mu
    beni kahrediyor geceler boyu

    hangi çağın gelişidir bilmem gülüşün
    soluk bir dünyanın mezarına gömerek gurbetlerimi
    kapadı karanlığa yesrib kapılarını
    meydan okuyuşun çağın ordularına
    bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
    doruklardan öte hevese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız,mekansız nefese doğru

    yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
    yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
    amansız bir ütopya üfleyen pencereler
    lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
    önümde,haksızlığın hesaba çekildiği
    hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
    arkamda, kare kare ömrümü belırleyen
    hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler

    söyle nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
    yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
    kim giydirir başıma tacını nihayetin
    kim takar bileğime hürriyet künyesini
    karada balık gibi nasıl yaşarım , söyle

    rüveyda ,seziyorum;tahmmülün kalmadı
    ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
    asırlardır köhne barınaklarda
    küflenen, çürüyen çığlıklarımı

    at vuruldu , içim paramparça Rüveyda
    gülgelerin ardına sakladım kusurumu
    sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
    benburda damla damla eriyip akıyorum
    yine de çiğneteme kimseye gururumu
    istenmediğim yeri sessizce terkederim
    hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
    mahzun bir derviş gibi boyun bükrer
    giderim

    NURULLAH GENÇ

    aşk ancak bu kadar naif ve temiz anlatılabilir sanırım...
    1 ...