Yenişafak Gazetesi yazarı Nazmiye yılmaz'ın 30 eylül tarihli yazısıyla ilgili bir yorum/eleştiri yazısı:
Yazar "Türkiye Malezya olur mu?" tartışmasına değinmiş fakat bunu sanırsam araştırmadan yapmış ya da işine gelmemiş. Bu tezini desteklercesine bir de okur mektubu koymuş yazısına. Mektupta ise basında çıkanların tersine değil, basında çıkanları yalanlayan da değil tamamen başka konularda Malezya savunulmuş; örneğin oradaki üniversitelerin kalite belgesinden söz etmiş ya da bilim alanındaki çalışmalarından söz edilmiş bunların hepsi iyi güzel şeyler ancak bizim Malezya'yı ülkemizle kıyasladığımız nokta bu değil. Asıl sorun da burada başlıyor zaten, televizyon haberlerinde çıkan görüntülerle Malezya'dan korkmamamız gerektiğini söylemiş yazar. Yani saat 15.00'den önce yemek yiyenlere polisin ceza kesmesini gayet normal görüyor ve bundan korkmamamız gerektiğini düşünüyor ya da 15.00'den önce yiyecek içecek satan yerlerin cezalandırılmasından. Sanıyor ki bizde de islam modelli devlet sistemi uygulanınca baskı oluşmaz. Oluşur çünkü ne olursa olsun toplumlarda bir hak yasayla korunur ya da desteklenirse o hakkı uygulamayan kişi kendini baskı altında hisseder. Aslında şu anda da türbanlı şahıslar baskı altında ama bu baskı devletin düzenine zarar vermeyen bir baskıdır şayet söz konusu anayasa çıkar ve söz konusu yasayı içinde barındırırsa bu sefer türbanlılar, türban takmayanlara baskı uygulamaya başlayacaktır ve bu da Türkiye'nin islam devleti olmasında bir adım daha atılmasını sağlayacaktır, böylece iyice Amerika'nın istediği düzeyde bir ülke olacağız. Yani kendi içinde çatışan ve sürekli dışa bağlı. Türban konusun sürekli gündeme taşınmasındaki amaç da bu değil mi zaten?