[demek sana "gazeteci değilsin" lafına değil, "koyun tüccarı" lafına bozulurdun sen. ilahi ertuğrul, koyun tüccarının cambaz ve jonglör kadar olsun itibarı olmadığını mı sanırsın?]
ertuğrul bey bununla da kalmamış hürriyet gibi bir "amiral gemisi"ne kaptan olmanın sırlarını da ifşa etmiş. özellikle genç gazeteci adayları, sözüm size. buraya bilhassa dikkatlerinizi istirham ediyorum. "hürriyet'i yönetmek için cambazlık yaptığını, beş topu havaya atıp tutarak jonglörlük yaptığını anlatan" ertuğrul özkök bakın devamını nasıl getirmiş:
"ben rüzgarın karşısında kavak ağacı gibiyim. rüzgar nereden eserse o yöne eğilirim. patronla uğraşıyorum, kızıyla damadıyla uğraşıyorum. yediğim fırçaların haddi hesabı yok. hangisine dert anlatacağımı şaşırıyorum [ay yazııık, kıyamam]. hükümeti az yaz. hiç merak etme biz bu iktidarla er veya geç papaz olacağız. zamanı gelecek. biz onlara dünyaya dar edeceğiz. kimse merak etmesin." [zaten basını yeteri kadar yemlemeyen hükumete her şey müstehaktır. değil mi efendim? nerede kaldı hükumetin basına çeki düzen vermek istemesi, yolsuklarının üstüne gitmesi.]
lüks restoranlarda kendisine şarap beğendirilemediği için şoförüne arabasının arkasından şarap getirtip onu içen ertuğrul bey kendisini ihya eden patronuna karşı nankör de değildir:
"ben aydın bey dönemine kadar parasız biriydim. iyi bir şarap alacak param bile yoktu. aydın bey bizi ihya etmedi mi, refaha kavuşturmadı mı?"
gördüğü cömertlik neticesi ahbabına karşı da bonkör davranır:
"rahat edelim keyfimize bakalım. sana istanbul'dan çok güzel şaraplar göndereyim. sen votka seversin. çok güzel votkalar göndereyim"
ideal bir patron-gazeteci ilişkisinin nasıl olması gerektiği konusunda tecrübeyle sabit birikimlerini paylaşmaktan da geri durmaz:
"patronu öv. duygusal adamdır. hoşuna gider. ben patronla aranızda kalmaktan sıkıldım. sinir sistemim bozuldu. dün gece senin yüzünden yine şarap içmeye başladım. patron bana da sık sık küser ama ben aldırış etmem. bir seferinde bana iki ay küstü. bazen kovmaya kalkıştı. hatta benim yerime seçkin türesay'ı, güneri civaoğlu'nu getirmeye kalktı. ama ben hep esnek davrandım, gönlünü almayı bildim ve işi bitirdim"
[aslan ertuğrul. çok iş bitiricisin. sen çok yaşa.]
üstelik bu hükumet o kadar kötü ki aslında haza beyefendi olan ertuğrul bey'in bile sigortaları atıyor ve maalesef ağzına kaka kelimeler alabiliyor. doğan grubu'nun vergi kaçakçılığının tescillendiği poaş skandalında hükumet için,
"bu POAŞ olayında anamızı ( ... )" deyiveriyor. hükumet de hakikaten ayıp etmiş analarını (... )