Konuşuyoruz. Birbirine dolanıyor sözler. Diyalog da bir siyaset sanatı tabii. Hep kırbaç olacak değil ya Sözcükleri ne kadar parlatırsak o kadar net görecek karşımızdaki kendini. En azından buna inanıyoruz.
Yoksa uzun bir bekleyiş, tek başına, tahterevallinin bir ucunda. Ayağımızı yerden kesecek bir benzerimizi bekliyoruz. Eş ama karşı.
Eşitlik durağan bir süreklilik. Bu eşitler arasındaki oyuna kimileri karşı: Dengeli bir çatışmanın ömrü uzattığına inanan düşünürlerin kitaplarını meydanlarda yakan insanların objektife gülümseyen yüzlerinden korkuyoruz. Birilerinin mutluluğu bazen çok zalim olabiliyor. Hele ki bize benziyorlarsa
Yakalarına taktıkları işaretler savaş ve zaferi simgeliyor, köşeleri sivri. Gökyüzünde başka hikayeler de var. Sadece sırtını toprağa tamamen yaslamalı insan, yerin çekim gücünü hissetmeli, geceye düşmemek için gerçeğe tutunmalı.
Oysa sözler büyülü, gerçeği bulandırıyor, şekilden şekle sokuyor. Her şey tersine dönebiliyor, masumiyet katliama, cinayet kahramanlığa.
Korku içinde anlıyoruz; konuşmak da bir savaşma sanatı. Eşitlik bozuluyor. Susuyoruz.