sonuç : günah ve ahlaksızlık, tabulara yönelik baskı ve ekonomik darboğaz arttıkça artıyor. etki-tepki meselesi.
türkiye'nin muhafazakar yerlerinde günah, ahlaksızlık diyince, "gavur izmir" geliyor. fakat, mutlu çelik'in meşhur şiirindeki gibi, "ikimiz de gelsek kıldan köprüye, ben dürüstsem sarhoşken de geçerim". kimse bana muhafazakar illerde içki içilmiyor demesin. ya da ot çekmeye karşı olanların yüzde kaçı sigara içiyor?
içki içen, ama çevresine zarar vermeyen mi günahkar ve ahlaksızdır, yoksa içmeyip her akşam karısını döven veya baskı kuran mı? birbirini sevip sevişen "zinacı" gençler mi ahlaksızdır, yoksa çocuk gelinlerle evlenen koca koca adamlar mı? açlıktan ekmek çalan mı hırsızdır, yoksa ayakkabı kutularıyla geleceğimizi çalan mı?
günah denilen şeyin kuralları belli olsa da kimin günahkar olduğuna tanrı karar verir. ahlaksızlık ise topluma özgüdür. en fazla çıkan il, istanbul olunca istanbul'un yerlisi mi, yoksa göçenler midir ahlaksız? yoksa hep birlikte o karma düzenin kaosundan mı kaynaklanır? benim yukarıda yaptığım gibi birbirimizi suçlayarak bu olumsuzluğu ortadan kaldıracağımız yok, daha beter şehirlerarası ayrımcılığa itiliyoruz.
dünyada en ahlaksız ülkelerin başında geliyoruz yüzde 99.9'u müslüman olan ülke olarak. her olumsuz listenin başındayız. birbirimizin içkisine, sigarasına karışacağımıza esas problemlere yoğunlaşmamız gerek.