hayatımızın tapusu gerçekten bizim elimizde mi ? yoksa başkalarının hayatlarında mı oturuyoruz birer kiracı olarak ?
özgürce koşturabiliyor muyuz hayat sahnesinin üzerinde, dilediğimizce ? yoksa sadece bir şarlatan mıyız kılıktan kılığa bürünen ?
doğaçlama mı oynuyoruz bu oynunu ? yoksa elimize sıkıştırıklan ve sadık kalmamız gereken bir senaryo mu var ?
bazı insanlar için bir dost, bazıları için bir sevigili, bazıları için bir evlat, bazıları için bir düşman, bazıları için bir işçi, bazıları için de bir iş vereniz... peki varlığımız sadece bu insanların hayatlarının bir parçası olmaktan mı ibaret ?
öğrenmenin bir yolu var aslında. elimize bir bıçak alıp delik deşik edebilirz giydiğmiz bütün kostümleri, öldürebiliriz büründüğümüz bütün o rolleri. geriye kalırsa bir şey, işte o biziz, gerçek benliğimiz, ama ya bir şey kalmazsa geriye ?
kimi kandırıyoruz ki... insanız biz bu, bu soruya cevap verebilcek kadar kudretli değiliz... o halde mecburuz cevabını bulamadığımız bu sorunun üzerinde yaşamaya...