akşam akşam hüzünlere gark olan yazar. durduk yere, çocukluğumuzdan kalma hüzün veren detaylardan biri olan 'kuruyup örtüye yapışan pirinç tanesi' geldi aklıma. sabah olup da kahvaltı yaparken örtüdeki o pirinç tanesini gördüğümüzde, dün yemekte pilav yediğimizi hatırlardık hani.
işte bazen hayatı kuruyup örtüye yapışan bu pirinç tanesi modunda yaşarız. hayattan beklentilerimiz azalmış, sevdiklerimiz gitmiş, hoşlandığımız kişiye mesaj yazmışız, görmüş ama cevap vermemiş, kurduğumuz hayaller yıkılmış ve kendimizi hiç hayal etmediğimiz bir hayatın içinde bulmuşuz gibi. benim şimdi tropikal bi adada viskimi yudumlayıp kızların uzattığı salkımdan erol taş misali üzüm yiyor olmam gerekirken, sabahın köründe kalkıp otobüs çilesi çektikten sonra imar bankası'nda iş başı yapıyorum.