DEVRiNi AŞAN ALiM;ULUĞ BEY
Bilim dünyasında, ilk olarak aritmetikte ondalık sayı usülünü kullanma şerefini taşıyan ve Uluğ Bey Rasathanesinin ilk müdürü olan GIYASÜDDiN CEMŞiT, 1425 yılında ULUĞ BEYe ithaf ettiği kitabında şunları yazmıştır. 1Hükümdarların en büyüğü, en adili, en merhametlisi,en alimi,milletlerin sahibi,Arap ve Acem hükümdarlarının efendisi,Doğu ve Batının hükümdarı Peki ama bütün bu faziletli sözlere mazhar olan Uluğ Bey kimdir? Gelin, tarihin o tozlu sayfalarını karıştırıp, yaşadığı devire damgasını vurmuş olan bu yüce şahsiyeti daha yakından tanıyalım.
TiMURun Sevgili Torunu Şerefine; Timur imparatorlugunun kurucusu olan Emir Timur,17 Nisan 1394 günü ULUĞ BEYin doğum haberini öğrenir.Haber kendisine ulaştığı zaman Mardini kısa bir süre önce zapteden TiMUR, bu doğum haberinide vesile ederek çifte bayram birden yapar.Bu doğumun şerefine, Mardin halkına serbestlik verip, devrin icaplarına göre alması gereken savaş tazminatından vazgeçer, ve almaz.2Asıl adı MEHMET TARAĞAY olan Uluğ Beyin yalnız Timurun taşıması gereken bu unvana,yine Timur tarafından layık görülmesi ve Uluğ bey unvanın asıl adının yerine geçmesi, Timurun bu torununu çok sevdiği ve gelecek için büyük ümitler beslediğinin izlenimlerini bize aktarmaktadır.
Uluğ Beyin Hakan Oluşu Ve Hakanlık Zamanları;
Dedesi TiMURun 14 Şubat 1405 tarihinde ölümü üzerine idari düzende birçok değişiklikler görülmüştür.ULUĞ BEY,üzüntü kaynağı olan bu olaylar sonucu Semerkantı terk ederek,Heratda bulunan babasının yanına gitmiş ve durumunun düzelmesi üzerine babası MÜNiTTiN ŞAHRUH MiRZA tarafından 19 yaşında iken, 1413 yılında Horosan ve Maveraünnehir eyaletlerine Hakan olarak görevlendirilmiştir.Bu durum sonucunda Uluğ Bey, kuzey-batıda Amu-Derya(Ceyhun) ırmağından Sağanaka, kuzey-doğuda Asparaya şehirlerine uzanan geniş bir eyaletin Hakanı olmuştur.
Babası MÜNiTTiN ŞAHRUH MiRZA, Heratta saltanat sürdüğü sürece,Uluğ Bey Horasan ve Maveraünnehir eyaletini mükemmel bir surette idare etmiştir.Kendisine başşehir olarak seçtiği Semerkantta idari serbestliğe sahip müstakil bir hükümdar gibi hüküm süren Uluğ Bey tüm bu serbestliğe rağmen babasına karşı hiçbir kusur etmeyen onun verdiği emirleri yerine getirmekte gereken tüm hassasiyeti gösteren bir hakan olarak görevini sürdürmüştür.Öyle ki bastırdığı sikkelerde babasının adını yazdırmış, camilerde daima babasının adına hutbeler okutmuştur.
Bu eyaletlerin başında hakan olarak bulunduğu yıllarda Özbeklerin sıkça saldırısına uğra-yan Uluğ Bey, bir taraftan bu saldırıları önlemek için uğraşıp,diğer taraftanda eyaletlerin imarı için uğraşmıştır.Buralarda toplanan gelirleri Herata göndermeyip,Semerkantta cami,han,hamam ve saray yaptırmak suretiyle memleketin imarı için sarf etmiş ve aynı zamanda da,medrese ve rasathane yaptırarak, bilim, sanat ve kültür muhiti oluşturmaya çalışmıştır.Kendi idaresi altındaki toprakların imarı ile medeniyet ve refahı için gereken çalışmaları da hiçbir zaman ihmal etmemiştir.
Uluğ Bey Ve Devrini Aşan Çalışmaları TiMUR oğullarından Doğu Türk hükümdarı ve bilim tarihinin zamanına kadar yetiştirdiği en büyük astronomu(gökbilimci) olarak tanınan Uluğ Bey,pek genç yaşında ağır ve önemli sorumluluklar yüklenmiş,mizaç itibari ile yumuşak huylu ve tüm bunların yanında da aynı zamanda devlet ve hükümet idaresi ile bilime karşı , doyumsuz denecek kadar derin bir aşk ve ihtirasa sahip,ünü devrini aşmış bir kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Semerkantta 38 yıl hükümdarlık yapmış olan Uluğ Bey, hükümdarlık hizmetlerinin yanında ilmi çalışmalarınıda sürdürmüştür.Bir taraftan ilmi müesseler vucuda getirdiği gibi diğer taraftan da Semerkant ve çevresinde bulunan devrinin ünlü bilginlerini toplayarak onlarla devamlı bir şekilde temas ve hasbihalde bulunmuş, birlikte çalışmayı ihmal etmemiştir.Bu noktada doğal olarak akla şöyle bir soru gelmektedir.Uluğ Bey de bilim ile uğraşma düşüncesi ne zaman uyandı, veya bu duruma vesile olan neydi ? Kaynaklardan ortaya çıkan sonuca göre Uluğ Bey küçük yaşta iken NASiRÜDDiN TUSi(Tus 1201-Bağdat 1274) tarafından kurulan Merağa Rasathanesinin yıkıntılarını ziyaret etmiştir.Burada görebildiği rasathane kalıntıları Onda astronomiye karşı derin bir tutku ve karşı konulamaz bir merak uyandırmıştır.Bu durum göz önüne alındıgında Uluğ Beyin astronomiye ve dolayısıyla bilime karşı duyduğu ilginin çocukluk yaşlarından itibaren var olduğunu ortaya koymuştur.Tüm bunların yanında TiMUR ve babası M.ŞAHRUH MiRZA tarafından semerkantta oluşturulmuş olan bilim atmosferi ve bu sayede çevresinde ünü devrini aşmış BURSALI KADIZADE RU-Mi,GIYASÜDDiN CEMŞiT EL-KAŞi,MÜiNÜDDiN EL KAŞi ve ALi KUŞÇU gibi alimlerin bulunması, yıllar geçtikçe Uluğ Beyin zihni yapısında mevcut olan araştırma ve inceleme zihniyetininde sürekli olarak gelişmesinde büyük rol oynamıştır
Bahsedilen etkenlerinde üzerinde büyük ve olumlu etkileri bulunan Uluğ beyin devrini aşmış bir alim olarak anılmasında şüphesiz ki birden fazla sebep bulunmaktadır.Bunlardan biri; Uluğ Bey tarafından 1421 yılında kurulan Semerkant Medresesi ile Semerkant Rasathanesinde ortaya koyduğu ilmi çalışmalar sonucunda,Batıda kendisinden,15.yüzyıl astronomu olarak bahsedilmesi ve merkezi Amerikada bulunan Uluslar arası Astronomi Derneği tarafından da Ay yüzeyinin önemli bölgelerinden birine Uluğ Bey krateri adının verilmesi bu büyük TÜRK aliminin başarısını belgeler bir nitelik taşımaktadır.
1)Semarkant Medresesi;
inşaasına 1417 yılında başlanan Semerkant Medresesi 1421 yılında tamamlanmıştır.2 katlı olan bu medresede, yapının her köşesine birer dershane olmak üzere oldukça büyük ve çok sayıda odalardan meydana gelen bir mimari olarak göze çarpmaktadır.
Semarkant medresesi Semerkanttaki bilim hareketinin ilk nüvesini teşkil etmiştir.Uluğ Beyden önceki medreselerin, eğitim ve öğretim programlarında ,müspet bilimlere karşı yeter-li yer verilmediğinin görülmesi ve buna karşın Semerkant medresesinde matematik ve astronomi konularında ün yapmış pekçok müderrisin bulunması ve çalışmalarını burada sürdürme-leri bu söylemi kanıtlar niteliktedir.
Tüm bunlar göz önüne alındığında şu çıkarımı yapmak mümkün gözükmektedir. Her ne kadar medresenin bir ilahi bilim merkezi olarak görevini sürdürmesi beklenirken, Semerkant medresesi, beklenenin dışında yüksek matematik,trigonometri,geometri ve astronomi akade-mesi niteliğini taşımaktaydı.
2)Buhara Medresesi;
Uluğ Beyin Buhara şehrinde yaptırdığı bir başka medrese olan Buhara Medresesi Semer-kant medresesinden daha önceki yıllarda yapılmış ve Buhara şehrinin tarihi eserleri arasından yerini almıştır.380 odalı olan Buhara medresesinde her öğrenci için 3.5 tilli maaş bağlandığı belirtilmiştir.
Müşteşrik(doğubilimci) W.BARTHHOLD; Rus arkelogu HANKOFun 1841 ve 1842 yıl-larında yaptığı kazı araştırmaları sonuçlarına dayanarak verdiği bilgiye göre duvarındailim tahsil etmek, erkek ve kadın her müslümana farzdır. şeklinde bir yazı bulunmaktadır.
3)Semerkant Rasathanesi;
Semerkant medresesinin inşaasından bir süre sonra yapılmaya başlanan ve bilim tarihinde Semerkant rasathanesi olarak bilinen bu rasathanenin amacı Semerkant medresesinde yapılan matematik ve astronomi çalışmalarını tecrübe ve pratik esaslara göre uygulamak ve bu uygu-lama sonucunda hazırlanacak eserler ortaya koymak olmuştur.
Orta çağda;Doğu ve Batı bilim dünyasında yapılmış olan ve bu tür bilim kurumlarının en mükemmeli olan Semerkant Rasathanesi için Uluğ Bey, hiç bir fedakarlıktan çekinmemiştir.
Hindistan Türk-Moğol imparatorluğunun kurucusu olan BABÜR-ŞAH(1483-1530),hayat ve hatıralarını ihtiva eden Babür-Name adlı eserinde rasathane hakkında şu bilgileri bize sunmaktadır.
4Bu rasathane binası üç kattan ibaret muazzam bir bina idi.Dokuz tabakalı sema-nın;derece,dakika ve saniye ile saniyenin onda birini de gösteren,taksimatlar,sabiteler,iklim ve dağlar,denizler,sahralar vb. gösterir.Kürre-i arzın(Yerküre) tasviri olduğunu Abdürezzak söylemektedir.
işte bu rasathanenin bu kadar önem teşkil etmesinin asıl sebebi olan,bilim dünyasında oldukça yaygın bir üne sahip olan Uluğ Bey Ziyci adlı eser Uluğ Bey ve çevresindeki birçok alimin katkısıyla kısmen ortak,kısmende münferit olarak yapılan uzun süreli bilimsel çalışmanın sonucu olarak bu rasathanede meydana getirilmiştir.
Uluğ Bey Ziyci;
Uluğ Beyin uzun süren rasat çalışmalarının çoğuna başkanlık etmesı ve bu çalışmalar sonucu ortaya koyduğu,kendi adına izafeten Uluğ Bey Ziyci adının verildiği eser,Uluğ Beyin bilim yolundaki hizmetinin şanlı bir abidesi olarak karşımıza çıkmaktadır.incelendiğinde dört bölüme ayrılmış olan bu eserin bölümleri şu şekilde ifade edilebilir;
Birinci Bölüm; Farklı kimseler tarafından kullanılan değişik kronolojik sistemleri belirtir.
ikinci Bölüm; Pratik astronomi bilgilerini ihtiva eder.
Üçüncü Bölüm;Yerküre merkezli evren sistemine göre,gökcisimlerinde görülen hareket ve yerleri ile ilgilidir.
Dördüncü Bölüm; Astrolojiden bahseder.
Eserin aslı Beyazıt Devlet Kütüphanesinde 4611 numarada kayıtlı olarak bulunmaktadır.
Uluğ Beyin Ölümü
Tüm bu hizmetlerine karşılık olarak haketmediği bir ölüm biçimi Uluğ beyi beklemiştir.Oğlu ABDÜLLATiH MiRZA tarafından öldürtülen Uluğ Bey, Semerkant yakınındaki Bağrın köyünde 25 Ekim 1449(H.8 Ramazan 853) Cumartesi günü bir suikaste kurban giderek hayata gözlerini yummuştur.Uluğ Beyin türbesi Semerkantta dedesi Timurun mezarı ile birlikte aynı çatı altında bulunmaktadır.