ağır gel dediğim tespit. etnisiteye zerre kadar önem veren birisi değilim. ancak milliyetçilik de hiç bir zaman sadece etnisite olmadı. içinde kültürel ve dini etkileşimler var her zaman.
şimdi dünya globalleşiyor diye bir yalan uyduruldu, dünyada milliyetçilik ölüyor denildi. bizim bazı gerzekler de bunu hemen yedi. gerzekler derken yanlış anlaşılmasın, sözüm meclisten dışarı. ama gerçek bu değil. gerçekte milliyetçiliğin öldüğü falan yok. tam tersine dünyada yeni çeşit bir milliyetçilik şekli yükseliyor. bize "aman canım, milliyetçilik mi kaldı bu dönemde, eh eh eh" diye nasihat veren akademisyenler, kendi ülkelerinin bağımsızlık kutlamalarını hiç kaçırmıyor, dini bayramlarında bir haftalık izin alıyorlar bizim bayram arefesine sınav koyarken. *
ister kabul edin ister etmeyin. dünya yeni bir düzene doğru yol alıyor. bizim de dahil olduğumuz bazı bölgelerde kartlar yeniden karılıyor. uluslararası kuruluşlar ve örgütlerin küresel etkileri ve güçleri çok fena halde dalgalanıyor. bazılarının ise varlığı artık sorgulanır hale geldi.
yani demem o ki, bu süreçte herkes ama herkes milliyetçiliğe sığınmak zorunda kalabilir. hiç kimse o kadar güvende değil. hele ki biz. bu yüzden de milliyetçiliği böyle kritik bir dönemde hafife almamak lazım. milliyetçiliğin her çeşidini ayaklarım altına aldım demeden önce kırk defa değil, kırk bin defa düşünmek lazım. veya hiç düşünmeyip, direk böyle bir söz söylemekten kaçınmak lazım. kritik bir süreç bu ve 20 yıl sonra kimse ne olacağını bilemezken siz ortadoğu, balkanlar ve kafkasya gibi dünyanın en karışık coğrafyasının ortasındaki bir ülkenin vatandaşı olarak "milliyetçilik ne yeaa, dünya vatandaşı olun dünya vatandaşı" şeklindeki bir polyannalığa bürünürsen, daha büyüyüp serpilemeden tecavüze uğrarsın bu coğrafyada. güvendiğin "dünya vatandaşlığı"nın da ne kadar hayali,sikko bir şey olduğunu fark edersin ama iş işten geçmiş olur.