Cahil cühela söylemidir. Zira Osmanlı gaza, fütüvvet ve ahilik esaslarına dayalı bir teşkilatın ürünüdür. Ahi ve gaza teşkilatına mensup ahali içinde Bektaşilik oldukça yaygındır. Hatta tekel de denilebilir ki yeniçerilerin bektaşiliği de buradan filizlenir. Kısaca ahiliğin Anadolu kurucularından olan hoca Ahmet yesevi öğretileri bir devletin doğuşu önce mental sonra fiili olarak başlatmıştır. Yani Alevilik o dönem bir çatı vazifesi görmüştür. Ancak dönemimiz içinde lanse edilen Alevilikten farklı esaslara dayanmaktadır. Osmanlı hanedanından hiç bir padişah yahut saray tebaası aleviliğe alelen yönelmemiştir. Bu kasıtlı bir harekettir. Tebaa ise umumiyetle asker ve ahi esnaf teşkilatı bektaşiliği benimsemiştir.
Osmanlı devleti alevi değildir. Bilakis bu hareket halk bazında sınırlı kalmış ancak 17- 18. Yüzyıl sonu gaza hareketinin kırılması sonucu oldukça gerilemiştir. Bunun yanında bir devletin dini olamaz. Olmamalıdır. Ancak dinî -ki içerisinde özellikle 4 semavi dini barındırmalı- iyi kullanmasını bilen devletler uzun ömürlü olmuşlardır. 18. Yüzyıl sonrası Osmanlı bu hassas konuda ipleri elinden kaçırdığı ve tek yönlü düşünme gafletine düştüğü için yıkılışını kaçınılmaz kılmıştır.