hiç sanmıyorum. vardır bir sebebi. çocuğun iyiliğinin de kötülüğünün de başlıca müsebbibi ailesidir. bir insan durduk yere "babamı sevmiyorum" noktasına varmaz. yeryüzünde dost, sevecek insan bulmak o kadar kolay mı ki ottan boktan nedenlerle babasını sevmesin? diyelim ki çocuk nankör. ileri sürdüğü sebepler pek dişe dokunur nedenler değil. peki nankör yetişmesinde ailesinin hiç mi payı yok?
bir de babasını sevmediği halde sevdiğini sananlar vardır. kimsenin çocukluğunda kendisine travma yaşatan bir babayı gerçekten sevdiğine inanmam. özellikle erkek çocukların başlıca takıntısı, babaları tarafından takdir görmektir. babası tarafından adam yerine konulmayan erkek çocuğun özgüveni düşük olur. hayat boyu bir şeyleri ispatlamak için çırpınır durur. bazıları özgüven eksikliğini maskelemek için aşırı özgüven görüntüsü vermeye çalışırlar. hatta özgüvenli olduklarına kendilerini bile inandırırlar. fakat o eziklik içini için için kemirir her daim.
çocuklukta yenilen darbelerin telafisi yoktur. çocuk eşşek kadar adam olup, artık çaptan düşmüş olan babasının takdirini kazanırsa pek sevindirik olur. babasını sevdiğini bile sanabilir. hayattaki en önemli amaçlarından birine ulaşmıştır zira. ne var ki o kendine bile itiraf etmek istemese de o eziklik hep kalır. aslında kimsenin kimseyi takdir ettiği, sevdiği filan yoktur. baba hayatının o noktasında kendi başarısızlıkları ile yüz yüze gelmiştir. artık gidecek yolu kalmamıştır. haliyle oğluna karşı daha insaflı davranır.
babaları tarafından çocukluklarında itilip kakılanların çoğu kendisine kudret figürü gibi görünen diktatör bozuntularına hayranlık duymaya meyillidir. az bir kısmı ise tam ters tutum alır. otorite pozlarına yatan herkesten nefret eder. bakalım benzer koşullarda yetişen örnek iki tipin neden böyle ters tercihler yaptığının sebebini bilen çıkacak mı?