tüm kutsal dinlerdeki mittir. adem'in yasak meyveyi, havva'nın sözüne uyup da yemesi sonrası, tanrı'nın ikisini de aynı anda cennetten kovması olayıdır.
yalan veya gerçek? iyi ya da kötü? cevabı ne olursa olsun, çok şık duran bir mittir. insanlığın tarihi açısından, ruh'un tarihi açısından gayet nezihtir. fakat, sonrasındaki olaylar silsilesi ve günümüzdeki olayları yorumlama boyutu tamamen zırvalıktır.
havva'nın adem'in eğri kaburgasından yaratılması ya da ilk insanların kardeşlerle evlenmesi meselesi. her ne kadar ikinci söylediğimiz daha tutarlı ve mantıklı bir temele dayandırılsa da eğri kaburga hikayesi tanrı'nın acizliği gibi bir durum ortaya koyar.
şimdi, insanlık kovulmuş olduğu cennet'e dönmenin derdinde. peki ya yoksa cennet, cehennem? her şey bu tarafta, yani dünya'da, kişinin beyninde ise?
ya da başka bir ifade ile; cennet'e ve cehennem'e giden yol dünyadan geçmiyorsa?
her şeyin üç aşamalı olması gibi varoluşun da üç aşamalı olduğunu düşünmekteyim. nasıl ki zaman; dün, bugün ve yarın'dan ibaretse (dün'ü yaşayıp yarın'ı da yaşayacağımız meçhulken) varoluş da aynen bu paraleldedir.
ruhun öncesi, şimdiki hali ve sonrası.
yani, kişi yüksek sesle bağırabilir: ben hep vardım, varım ve varolacağım!. dün'de. bugün de. yarın da!
sonsuza kadar yok olmayı hangi akıllı mahlukat ister? kim, ruhuna ötenazi ister? bedenine değil yalnız? ruhuna?