recep tayyip erdoğan

entry28757 galeri video239 ses35
    16163.
  1. Bilboardlardaki resimlerine baktım; güya “kudretli”
    görünesin diye en çılgın bakışlı fotoğraflarını
    seçmişler.
    Kontrolsüz bir adrenalin ile geldiği yeri hazmedemeyişi harmanlayan deli bakışları.
    Ne yapsan olmuyor.
    Kültürsüzlüğün, görgüsüzlüğün, basitliğin, açlığın
    her şeyin önüne geçiyor.
    Sadece çalma, çırpmaya, vebal almaya işleyen kıt
    aklın bile durup durup sana “Saygı görmüyorsun, sende bir şeyler eksik” diye fısıldıyor.
    Bu fısıltıyı duydukça iyice kontrolden çıkıyorsun.
    “Bana saygı duyun, önümde eğilin. Eteklerimi
    öpün” diye tepiniyorsun ama olmuyor.
    Olmuyor işte.
    En yakınındakiler bile senin iflah olmaz kifayetsizliğine, insanlıktan çıkmış öfkene, Allah'a
    şirk koşma noktasına gelmiş kibrine
    dayanamıyorlar. En uyanıklar ile kullanım tarihinin
    tamamen sona gelmesini bekleyenler kaldı sadece
    çevrende. Bir de bir delinin gölgesi ardında kirli
    oyunlarını yürütenler. Boşsun, bomboşsun. Bir genelev fedaisi kadar
    ruhsuz ve hoyratsın. Kabadayılığın da hikâye,
    dobralığında yalan, “delikanlılığın” da naylon. Hak,
    hakkaniyet, adalet, merhamet gibi kavramlar
    kapından bile geçmemiş.
    Alım-satım ustalığından, ticari uyanıklıktan dem vurarak örtmeye çalışıyorsun bu büyük eksikliğin
    üzerini.
    Sahi kimsin sen?
    Hep aynı yerden servis edilen üç adet gençlik,
    çocukluk ve askerlik fotoğrafından başka neden
    görüntün yok senin? Hangi okulları bitirdin, kimlerle aynı sıralarda
    oturdun? ilkokul öğretmenin kim?
    Neden bir kişi bile çıkıp seninle ilgili bir tek anısını
    anlatmıyor?
    Seda Sayan'ın bile mahalle yıllarından bir fotoğraf
    çıkıp geliyor da, senin geçmişin neden bu kadar sis perdelerinin ardında gizli?
    “Olmayan” biri misin yoksa sen; laboratuarda mı
    imal edildin?
    Hangi merkezlerde programlandı hastalıklı beynin?
    Bütün değerlerden neden bu kadar yoksunsun; en
    kutsal kavramların içini boşaltmada nasıl bu kadar maharetlisin?
    Hurafe, iftira, şirret ve cehaletten beslenen dilin;
    hırstan ve doymamışlıktan ibaret kişiliğin, bir ağaç
    kovuğundan başka hiçbir şey olmayan fani
    bedeninle tarihin onurlu sayfalarında yer almaya
    soyunma cesaretini nereden buldun. Duyduk ki şimdi de “padişahçılık” oynuyormuşsun.
    Şah oldun, sıra şahbaz olmaya geldi.
    Her mevki ve makamı tattın, geriye “padişahlık”
    kaldı öyle mi?
    Senin montaj ürünü kimlik ve bedeninden
    kuşkusuz bir Fatih, bir Yavuz, bir Kanuni olmaz ama Deli ibrahim-Vahdettin karışımı bir kukla, pekâlâ
    olabilir.
    Seni bütün bu defolarınla sahnede tutanların işine
    fazlasıyla yarar böyle acınası bir bez bebek.
    Esiyorsun, gürlüyorsun, tepiniyorsun. Pazarcı gibi tiz
    çığlıklar atıyorsun. Deli bakışlarını devire devire, boyun damarlarını şişire şişire höykürüyorsun. iyi de
    sen ne istiyorsun?
    Karun oldun. Çocukların ülkedeki simit
    tablalarından bile haraç alıyor, gudubet karın ipek
    kumaşlara, paha biçilmez mücevherlere büründü.
    Şakşakçıların ceylan derisi koltuklarda basen büyütüyor. Bu kadarı da olmaz ki diyen kim varsa
    işinden aşından ettin, zindanlara attın, ailelerini
    açlığa mahkûm ettin.
    Gencecik üniversite mezunları işsizlikten intihar
    ediyor.
    Doktorlar, öğretmenler, polisler, subaylar açlık sınırında yaşıyor; emekliler pazarlardan sebze artığı
    topluyor.
    Şehit katilleri Meclis'te suratımıza çemkiriyor.
    Sen hâlâ üstündeki pahalı elbiselerin, özel yapım
    som altın kol saatin, ipek kravatınla karşımıza geçip
    kusuyorsun da kusuyorsun. Kime bu kinin?
    Nereye doğru gittiğini bir gün olsun düşündün mü?
    Olmayan vicdanınla bir gün olsun kendine “Acaba
    biraz ileri mi gidiyorum” diye sordun mu?
    itikadın da yalan biliyoruz.
    Ama bir gün olsun “Ya hesap günü varsa” diye endişelendiğin oldu mu?
    Evet var. Hesap günü var. Ve sanki bu saldırganlığın,
    bu doymazlığın, tamah etmez azmışlığın, O hesap
    gününü biraz daha yaklaştırıyor.
    Artık Allah’ın gözüne batıyorsun birader!
    Fazla parazit yapıyorsun, ortalığı hacminden fazla kirletiyorsun. Elde ettiklerinle şükür etmeyi, biraz da
    başkalarını düşünmeyi başaramadın. Böyle bir
    kapasiten yok çünkü.
    Dünyaya yemeye, içmeye, dışkılamaya, kin ve nefret
    aşılamaya gelmişlerdensin.
    Üste bir de kibir yapıyorsun, işte bu hiç çekilmiyor... Senin sonunu da bu yamyam kibrin getirecek
    0 ...