Yine Michael sikkofield'ın bloğunda okumaya alıştığımız tarzı ve komik benzetmeleriyle neşemizi buluyoruz. En başından beklenmedik bir olayla şok oluyoruz. Ancak sikko, ince dallar üstüne binalar inşa etme çabasına girmiş ve okuyucusunu hiç beklenmedik bir şekilde boşluğa düşürüveriyor. Bir gazetenin haftasonu ekinde yazılan pek de öyle bomba etkisi yapacak bir yanı da olmayan 3-5 yazıdan sonra tüm dünyayı dönüştürme projesi yürüten, dünyayı yöneten adamların dikkatini çekmişmiş de kapı çalınca bile kapının arkasında durmuyormuş ki birisi ateş ederse onu vuramasın. Siktir lan bebe.
Neyse sakinim.
Henüz kitabın yarısını biraz geçtim. Okunuşu çok keyifli, hazmı kolay, yumuşak bir kitap olmasıyla genç okuyuculara büyük keyif yaşatabilir.
Bundan 5 yıl önce çıksaydı belki de büyük bir aydınlanma yaşatabilecekti ancak yeni dünya düzeni, gizli örgütler, konularını ilkokullu bebelerin bile tartışır olduğu bu dönemde o kadar da şaşırtıcı gelmiyor açıkçası. Ayrıca dövüş klübü filminin zaten çok sağlam bir şekilde herkese anlattığı sistemin insanı soktuğu tekdüze yaşam kalıplarına karşı eleştirinin kitabın uzunca bir kısmını kaplıyor oluşu bir süre sonra gerçekten sıkıcı gelmeye başlıyor.
Neyse sonuna kadar okuyup editlerim. Yazmaya devam ederse ileride şaheserler çıkabilir diyip olumlu bitirelim bari.