filmlerde öyle olmaz

entry1 galeri
    1.
  1. Ben geldim tekrar, hiçbir şey anlatmamak için. Okuyup okumama konusunda tercih sizin, ben anlatmayacağım. Aslında twitter sayfalarınızı paylaştığınız ‘kutsal’ başlığınızda yaptıklarımdan çaylak olurum diye düşünmüştüm. Yine de moderasyonu eleştirmeyi düşünmüyorum, zaten her ne kadar yapıcı eleştiri yapılsa da eleştiriye açık olduklarını zannetmiyorum.  

    “insan düşünebilen bir varlık ama yalnız.”  

    Bugün, yaşadıklarımı gözden geçirdim. Geçmiş hayatım, şimdiki hayatım ve geleceğim hakkında düşündüm. Geçmişten başlayacağım yazarken de. Ne kadar dertsiz, tasasız ve en önemlisi sağlıklıymışım, üç yıl öncesine kadar. şimdiyse hastalığımın da büyük önem arz ettiği ölme korkum cümlelerime gölge düşürüyor. Yalnız kaldığım zamanlarda bunu daha çok düşünüyorum. Tam olarak ölme korkusu da denemez, öldükten sonra ne olacağımı bilemediğim için korkuyorum. Sadece toprağa karışıp gidecek miyiz yoksa ‘öbür dünya’ diye bir şey var mı? Varsa cennet ve cehennem nasıl yerler; cennet gerçekten yedi katlı mı, cehennemde gerçek anlamda alev alev mi yanacağız yoksa kastedilen ‘yanma’ vicdan azabıyla kavrulma mı…? Öbür dünyanın varlığına inanıyorum ama kim kendinden emin ve kesin bir şekilde ‘evet, var.’ Diyebilir ki? Eğer yoksa da, bu ihtimali düşünmek bile istemiyorum ama, sadece toprağa karışacağız ve böcekler bizi yiyecek demektir. Ama daha da önemlisi, ben kötü insanların öylece yok olup gitmesini istemiyorum!  

    “hiç bulmadıklarını asla yitirmezsin.”  

    kendi geçmişime kaldığım yerden devam edeyim. Hayatımın her aşamasında şimdiki kadar edepli ve kibar değildim. Yine de yaptıklarım ve yaşadıklarımla ilgili tek bir pişmanlığım yok. Anılarım gibi, acılarımı da sahiplenip göğsüme basmak mottom haline gelmiştir. Beni ben yapan, yaptığım hatalar olmasa bile hatalarımdan çıkardığım derslerdir. başkalarının tecrübelerinden yararlanmak yerine her seferinde hatayı kendim yapıp kendi dersimi çıkarmam ise en büyük aptallığımdır.(pardon, ikinci en büyük.) ama yine olsa, yine öyle yaparım. Bir başkasının hayatında hata sayılabilecek bir şey, benim hayatımın en büyük doğrusu olabilir. Yanlışsa bile dönüm noktam, en güzel hatam olabilir. Ben yanlışlarımı bir kenara itmektense toplayıp gruplamayı ve rengarenk kutularda saklamayı tercih ederim.
    En sevdiğim hatalarımdan birini anlatayım. 17 yaşımızdayken kardeşimle kavga etmiştik. Ben burcumuzun bütün özelliklerini nasıl kişiliğim gibi taşıyorsam sanki o da yükselenimizi asıl burcu gibi sahiplenmişti. Sanırım zıtlığımız da buradan gelir. Tartışmanın ardından sırt çantamı da alıp kapıyı çarpıp evden çıkmıştım. Bisikletle şehir merkezindeki parka gittim. kulaklığımı takıp çimlere uzandım. Biraz gökyüzünü izledikten sonra Hamburg üzerinden ‘bir yer’e gitmeye karar verdim. Kendime sunduğum seçenekler arasında Fransa, Belçika ve Hollanda vardı. üç ülkede de arkadaşlarım vardı ama hiçbiri vanne kadar yakın arkadaşım değildi. Tekrar bisikletime binip tren istasyonuna gittim. bir bilet aldım ve yarım saat sonra kopenhagen’a giden trendeydim. indiğimde yağmur yağıyordu ve hava soğumaya başlamıştı. Almanya’ya giden trene bindim. iki istasyon sonra durduğumuzda ton balıklı sandviç almak için indim. Oradaydı. Yağmur yüzünden sırılsıklamdı, karşımdaydı ve ağlıyordu. Bana sağlam bir tokat attı. O kadar sert vurdu ki iki gün boyunca yanağım kırmızı dolaştım. “beni nasıl bırakırsın!” sözde soru cümlesini haykırdığında bütün istasyon inledi. Herkes bize bakarken ben de ağlamaya başlayınca aramızdaki mesafeyi kapatıp bana sarıldı. Yaptığım büyük bir hataydı ama hayatımdaki en filmsi hatamdı. Hayatımdaki en net sevgi, en sıkı sarılıştı. Bizi birbirimize bağlayanın salt kan olmadığını tekrar anlamamı sağlayan bir hataydı. Beni nasıl bulduğunu ona hiç sormadım. Belki de haklılardı, birimize bir şey olsa diğerimiz de gerçekten hissederdi.  

    “beraber olmak, dünya yıkılsa bile beraber olabilmek, her şeyden önemliydi.”  

    ‘Bazı hatalar ömre değer.’ demişti eski erkek arkadaşım, ben ona tanışmamızın bile hata olduğunu söylediğimde. Gerçekten, bazı hatalar ömre değerdi. Onunla tanışmam da buna dahil. Tüm kırık parçalarımı toplayıp, kırılan yerlerinden tekrar birleştiren de oydu; ben uyurken başucuma ‘un ange passe’ diye not bırakıp giden de. O meleği ona geçirmek isterdim, tabi melek dediğinin ben oluşumu göz ardı ederek. Onu dört yıl boyunca bir daha görmedim. Neden gitti ya da nereye gitti, bilmiyordum. O bir haftada delirebilirdim. Dört yıl sonra kapıyı çaldığında (bu dört yılda bir yıl hollanda’da yaşayıp aynı eve geri taşınmıştık) tamamen tesadüfen beni orada bulabilmişti. Ve bana neden gittiğini de o zaman söylemişti. ilişkimize sekiz ay daha devam etmiş, sekiz ay sonra onun italya’ya taşınmasıyla tekrar ayrılmıştık. Hala ara sıra görüşmemizin sebebi dionigi’yi gerçekten çok seviyor olmam ve bana çok yardım etmiş olması. O yüzden çok iyi arkadaşız hala. Yani yine mutlu son’lu bir hata.  

    “ilişkilerinizi sıkı düğümleyin ki çözülmesin.”

    Geçmiş ve gelecek. Bir yerde yalnızca iki zamanın olduğunu, bunların da geçmiş ve gelecek olduğunu okumuş ya da duymuştum. Buna inanmıyorum. Sadece geçmiş ve gelecek varsa şu an içinde yaşadığımız zaman ne? Ben eğer şu an üzgünsem bir saniye sonra artık geçti deyip mutlu olabilir miyim? Bence şimdiki zamanı çöpe atmamalıyız. Çünkü tam şu an her şeyi yapabiliriz. Ölebiliriz ya da ölülerin anısına bir dua okuyabiliriz. Bir iş bulabiliriz. Ya da bir iş kurabiliriz. Konuşabiliriz, şakalaşabiliriz, buluşabiliriz. Dedikodu yapabiliriz yahut dedikodusu yapılacak bir şeyler yapabiliriz. Sır verebiliriz, sır tutabiliriz, tutmayadabiliriz. Yemeğin alasını yapıp yiyebiliriz ya da yemek yapmayı öğrenebiliriz. Susabiliriz, susayabiliriz. Yürüyebiliriz, koşabiliriz. Seyahate çıkabiliriz. Geri dönmeyebiliriz. Paris’te aşk yaşayabiliriz. Çince öğrenebiliriz. Ağlayabiliriz. Gülebiliriz ya da. Güldürebiliriz de. Tırmanabiliriz, tırmalayabiliriz, can yakabiliriz ya da can kurtarabiliriz. Saçmalayabiliriz.(şu an yaptığım sanırım.) suç işleyebiliriz. Sevip sevilebiliriz. Hak ediyorsak sevinedebiliriz de. Güzel olabiliriz. Kötü olabiliriz. Rüzgar taklidi yapabiliriz. Esebiliriz, esneyebiliriz. isyan çıkarıp dünyayı kurtarabiliriz bence!
    8 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük