uzun yıllar önce kelt, cermen, slav ve fin kabileleri kendilerinden önce akdeniz ve avrupada hüküm sürmüş büyük roma ımparatorluğu topraklarında yaşıyorlardı.
M.s. 2. Yy'da almam kökenli olan cimbri ve toton kavimleri kuzeyden roma'ya akınlar düzenlemeye başladılar ve dağınık olan bu alman kavmi roma'lıları malup etti.
Bu yenilgi sonrası roma'nın kalbi italyada bazı dedikodular çıktı bunun üzerine galyus jül sezar * barbarları bozguna uğratarak şehirde bir süre huzur sağlandı.
Bundan elli yıl önce galya' ya sefer düzenlemişti hem galya hem de ren nehri etrafında yaşayan halkın direnişi karşında uzun yıllar sonucu mucize gibi bir galibiyet almışlardı.
Bu zaferden sonra sezar "galya seferi" adlı bir kitap yazdı. işte cermenlerin tarihte adlarının geçtiği ilk yazılı ürün budur.
Galya'lılara komşu olan cermenler galya'nın olumlu ve olumsuz yönlerinden etkilenmişlerdir .
Kitapta sen ve tuna nehirlerinin bataklıkla çevrili olduğu yazılmış. Bu nedenle alman kavimleri tarımla pek uğraşamamış, sadece ovalarda mısır, arsa yetiştirip çoğunlukla hayvancılıkla uğraşmışlar.
Galya seferi sonrası büyük bir kuraklık yaşandığından cermenler zorunlu göç etmiştir.
Ren nehrini geçip keltlerin yaşadığı verimli topraklara yerleşmeye karar verdiler.
Sezar kitabında cermen halkının topraklarını asla bölmediğini yani şahsi mal haline getirmediklerini hasat zamanı tarlaları birlikte hasat edip tüm ürünü ortak depoladıklarına da değinmiş.
Hiç kimse birbirinden üstün olmayarak ürünler eşit olarak paylaşılırmış. Roma egemenliğine girince bu olay bozulmuştur.
Roma'nın aşırı baskısından dolayı isyan edip, savaşlar başlamıştır.
Cermen toplumunun en tipik özelliklerinden biri de erkek çocuklarının yetiştiriliş biçimidir.
Bir erkek çocuğunun ergenlikten çıkmadan önce iyi silah kullanabilmesi, ata binmesi ve sert şartlara dayanıklılık kazanması gerekirdi. hatta erkekliğini ispat edebilmek için tek başına vahşi bir hayvan avlamalıydı.
Bu şartları sağlayan her erkek kalkan ve mızrak taşıma hakkına sahip olurdu.
cermen kavimleri seçilmiş bir meclis ile yönetilirdi. Tüm kavimlerin meclisleri düzenli olara dolunay zamanlarında bir araya gelip halkları ile ilgili önemli konuları tartışıp kararlar alırlardı. Eğer fikir beğenilirse mızraklar kaldırılıp konuşmacıya katılındığı belli edilir, beğenilmezse büyük bir uğultu oluşurdu.
Sadece sorunlar tartışılmaz suç işleyenlere ne ceza verileceği de karar verilirdi.
ceza ağırlığı suça göre olurdu.
Hainler ağaçlara asılır, korkaklar bataklıklara atılırdı. Hırsızların ise elleri kesilirdi.
Dini inanç bakımından incelendiğinde ise;
Gece kötülüğü, gündüz iyiliği simgelerdi. Cermenler de roma'lılar gibi çok tanrılı dine sahipti.
Cermenlerin yağmur tanrıları thunor'du. Thunor'un demir eldivenleri ve kızıl sakalı vardı. Bulutların üzerinde oturan bu tanrı kızarsa bulutları birbirine çarpardı. Elinde demir bir çekiç tutar baharda yağmur yağsın diye çekicini fırlatır durdurmak için ise çekicini geri çağırırdı.
yağmur dinince vadiyi toz ve yaprak kaplardı işte bu sırada rüzgar tanrısı wotan esneyerek ortalığı temizlerdi.
Karlar eriyip çiçekler açınca toprak ana, tanrıça nerthus insanlara bereket ve sıcaklık getirirdi. Nerthus'un doğum günü cermenler tarafından bayram ilan edilmiştir her yıl şenlikler düzenlenirdi.
Bu şenliklerde bütün köy çiçeklerle süslenir ve hiç doğum yapmamış bir bir inegin üzerine köyün en güzel kızı çiçeklerle süslenerek oturtulurdu. bu kız nerthus'u simgelerdi. Nerthus oldukça gizemli bir tanrıçaydı ne zaman gelip gideceği bilinmezdi hakkında tek bilinen şey bereketin güzel tanrıçası olduğuydu.