ada ve ankara çözüm iradesinde yaklaştıkça, ağırlığını koydukça; kimi kürt ama özellikle türk sol cenahında garip huzursuzluk emareleri belirdi.
acaba diyorum bu huzursuzlukta ortak cenah ve cenahın aktörleri, aktrisleri; yüz yıllık halkların didişinin çözüm ihtimalinden mi mi rahatsız, yoksa bu çözümde avangart kişiliklere mi husumetleri var?
iyi niyetimi muhafaza ederek ikinci şıkkın haletiruhiyeyi yansıttığını düşünmek istiyorum.
yine huzursuz cenahtan bazıları; "sınıfın hallerine bak" minval, güya bir vakitlerin "sol" siyasetinin, o da en demagojik sınırlarında tarzı siyaset eyliyor.
"tek" başına halkların kurtuluşu-kardeşliği, yine "tek" başına emekçi sınıfın kurtuluşu belgisi, var olan çelişkilerin dinamiğinde seyreden meselelerin çözümünde dogmatik anlam ifade eder.
nazari olarak çağın-çağların insan pratiğinin önüne koyduğu, esas çözülmesi gereken mesele elbette emeğin özgürleşmesi; "zorun" aşılmasıdır.
lakin, özellikle son 30 40 yıldır mücadelenin, toplumsal hareketliliğin lokomotifi; yüzyıllık miras ezilen halkların varlık sorunu olmuş ve sorun en şedit tarzda yaşanmış-yaşanıyorsa; bu çözülmezse çökertir çelişkinin ortadan kaldırılması öncelik kazanmış demektir.
bu önceliğin ifadesi, demokratikleşme; eski söylemle ifade edersek "milli demokratik dönüşüm" dür.
bu dönüşüm ihtiyacı hatta zarureti; hiç bir zaman siyasi hareketlerin programına, ilkelerine sansür manasına gelmez. sosyal hayatın önümüze getirdiği-gözümüze soktuğu ne kadar olumsuzluk varsa ifade edilmelidir; ama bilinmelidir ki evvel emir demokratik dönüşüm.
bu, aynı zamanda dönüşüme doğru, sahici ittifaklarında zeminini yaratır. kalabalıklarla temas, onlarla hedefte yürümenin biricik yolu; şu an için en yakıcı, çözümü dayatan "çelişkinin" doğru tespitidir.