Başımdan geçen bir hadiseyi örneklendirmek isterim, geçen ortaokulda dershaneye giderken evlerinde kaldığım cemaat imamı Mehmet abi aradı. Hoşbeş sohbet, nasılsın, hava durumu falan derken kandilimi kutlayıp beni çok sevdiğini ve her zaman yanlarında yerimin olduğunu belirtti. Numaramı nereden buldun ki Mehmet abi dedim. Allah şüphesiz birbirini seven insanları kavuşturur güzel kardeşim dedi. Eyw abi deyip konuşmayı sonlandırdık.
ikili insan ilişkilerinde hal-hatır sorulmasına çok önem veririm ve kendimi değerli hissettiren her insana gönülden saygı duyarım. Ama ne hikmetse o gün böyle bir his oluşmadı bende. Ve ister istemez Haşhaşiler, Hasan Sabbah ve Alamut Kalesinden oluşan üçlü denklem geldi aklıma. Aradan geçen onca yıldan sonra bilgilerimi elde tutmalarının sebepsiz bir kardeşlik bağı olduğunu düşünmek aptalca bir eylem olarak geliyor bana.
Bilindiği üzere son aylarda Hasan Sabbah ve fedaileri sıklıkla anılır oldu. Özellikle AKP'nin Cemaati, Haşhaşilere benzetmesi sürekli mahşetlere taşındı vesaire vesaire.
Hasan Sabbah, 1090 yıllarının düzenine, sultanlarına karşı tavır içinde olan bir molla. Egemen inanç ve ibadet biçimlerine karşı bir şahıs. Kendisini inançlı ve kanaatkar bir sofu olarak gösterdiğinden, din ve ibadet hakkındaki farklı sözleri sıradan halka çekici gelen kendi tabiriyle şeyh. Kuran'dan çok sık söz etmekle birlikte onu kendisine göre yorumlamakta usta bir yalancı. Sözleri ateşli ve vurucu. Dönemin sosyal hoşnutsuzluklarını ele alıyor; bunu Selçuklu yöneticileri aleyhine ustaca kullanıyor. Melikşah'ın Hasan Sabbah'ı kılıçla yola getirmek için Alamut kalesine at sürmesini tarih kitaplarından okursunuz. O kadar derine inmeyeceğim.
Hasan Sabbah yani Batiniler, kendilerine bağlı insanların beynini uyuşturup kontrolü ele geçirdikten sonra her devletin içinde birimler elde edip zamanı gelince büyük roller oynuyorlardı. Ne hikmetse bu durum günümüz cemaat yapılanması açısından benzerlik payı yüksek bir yapılanma. Haşhaşilerinde dini ortaya sürerek siyasi ve askeri alana sızmaları Gülen cemaatinin çalışma koşullarıyla iki resim arasındaki 7 farktan çok daha az bir fark.
Yeri gelmişken bu konuya da değinmek isterim. Milli Eğitim'in kitaplarında Moğol istilası diye geçip, milletimizin müslümanlığı öne sürerek Hülagü Han'a beddua okumaları, barbarlıkla suçlamaları, katliamcı bir lider olarak anmaları ne yazık ki edepsizliğin ve çirkinliğin en büyüğü. Hasan Sabbah, Haçlılar Kudüs'ü işgal ettiğinde her türlü yardım ve olanağı sağlayıp Doğu'da etkin bir Haçlı hakimiyetine olumlu bakan islam düşmanı biriydi ki Haçlıların, Anadolu'daki kıyımlarını da farklı kaynaklardan uzun uzun okuyabilirsiniz. Böyle bir insanı öldüren Hülagü Han'a saldıranların ne derece sığır olduğunu bir kez daha yineleyelim.
Burada AKP iktidarını savunup Erdoğan bunların kökünü kazıyor yaşasın Tayyip diye nutuk atmadım. Cemaat ne kadar haysiyetsizse, Başbakanın ondan gram eksiği yok. Aralarındaki çatışma tamamen çıkar meselesinin körüklendiği rand safası. Mutlaka ikili güçlerde istek ve emeller bir noktadan sonra tekelleşmek ister. O sebeple bu gün yapılan konuşmalar tamamen çıkarcı politika. Allah ikisininde bin türlü belasını versin. Cemaat'in Haşhaşilerden bir farkı yoktur arkadaşlar. Hepsi Hasan Sabbah torunu. Fethullah Gülen'in kendi deyimle; umarız ki Türkiye Cumhuriyetinde global islamcı Atatürk düşmanları hiç bir zaman kazanamaz ve Başbakan umduğunu bulamaz; tüm hırsı içinde patlar, sinirinden saçları dökülür, evini barkına ateşler düşer, birlikleri bozulur, duyguları sinelerinde kalır, önleri kesilir inşallah
