marka giyinmek

entry43 galeri
    30.
  1. iş yerinde yaza merhaba partisi var. yaza neden merhaba diyoruz bunu hiç bilmiyoruz ama katılmak zorundayız. bu tür davetler yapıldığı an kadınlar arasında rekabet başlar. kim daha şık olacak? kim daha çok dikkat çekecek? kim tüm gözleri üzerinde toplayacak? onlarca saçma şey. tüm bunların saçma olduğunu bildiğim halde yusuf yusuf geziyorum. kadınsal saçmalıkları bir kadın olarak yaşamak zorundaymışım gibi davranıyorum. iş yerinden en yakın arkadaşı alıp çıkıyoruz alışverişe. bir sürü mağaza dolaşıyoruz ama istediği elbiseyi bulamıyor o, ben artık elbise alacağımı unutmuş onun peşinde geziyorum, öylesine telaşlı ki ben de onun için endişeliyim artık. ya istediği elbiseyi bulamazsa? ya diğer kadınlar onunla dalga geçerse?

    gelin gelin zi.cez sizi diye bas bas bağıran bir mağazayı gözüne kestiriyor. giriyoruz. kıza diyoruz böyle böyle bir durum var. bülent ersoy için tasarlandığını düşündüğüm elbiseleri gösteriyor bize. bir tanesi tavus kuşları için tasarlanmış. tasarımcısının ismini söylüyor sonra fiyatını. sonra onun farklı tasarımlarını gösteriyor, elbiseler bok gibi ama marka olunca özellikle zengin koçişkosundan dolayı isim yapmış biri tasarladıysa göze güzel geliyor, hiç olmazsa arkadaşım için durum bu. en basit kumaştan dikilmiş, yeşil ve tek özelliği şeyine kadar yırtmacı olan kıyafete yarı maaşını veriyor çıkıyoruz oradan. pazardan 30 tl gibi bir fiyata alacağımız elbiseye sırf marka olduğu için bi ton para veriyoruz.

    markaysa güzeldir, kalitelidir saçmalığı yüzünden o elbiseye verilen para hala içimi acıtıyor benim. çoğu geceler yastığa yüzüme bastırıp hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. mesela ben çok saçma bir markanın beyaz eşyalarını aldım çünkü en ucuzu oydu, 4 yıldır kullanıyorum, marka olmayan kıyafetlerimi de kullanıyorum yıllardır.

    aslında aynı kalitede ürünü sırf isminden dolayı daha pahalıya satmak, satabilmek işte bunlar hep.. çok acayip. bilmiyorum.
    3 ...