law abiding citizen

entry137 galeri
    116.
  1. "bir katili sevip onun öldüğü için üzülür müsünüz?"

    Bu soruya bu filmi izlemeden evvel "git ulan başımdan saçmalama" derdim. Fakat film kişiden kişiye az veya çok değişmek kaydıyla izleyicide clyde'a(gerart butler) karşı bir sempati oluşturuyor ve bu soruyla karşılaştığınızda da aklınızda doğrudan cevap vermenizi engelleyecek bir şüphe düşürüyor. ona(Clyde) "katil" demek için bile biraz kendinizi zorluyorsunuz.

    Clyde benim gözümde hem katil hem de masum birisidir. Vermek istediği mesajı hiç kimsenin anlayamadığı bir sanatkar gibi. Clyde'ın bir şiir yazmış olduğunu düşünün. Manasına gidecek bir çok ipucu şiirde var ama şiiri anlayan, tahlil eden, kısaca sanattan anlayan yok. Belki de filmin bir eksikliği de budur. clyde'ı kimsenin anlamaması ve onun tarafını tutmaması biraz canınızı sıkıyor.

    işlediği cinayetlerin bazıları -özellikle sarah- ona katil demenizi az biraz kolaylaştırıyor. Fakat diğerlerini öldürdüğüne - özellikle darby- öyle seviniyorsunuz ki adalet ihtiyacınız bir yerde tatmin oluyor.

    Jamie foxx'un oynadığı savcı rolü ise insana gerçekten çok itici geliyor. Kuru ve düz bir savcı. adaletten değil de kendi makamını güçlendirmekten yana. filmin sonuna doğru savcılıktan bölge savcılığına terfi ettirilirken bile hemen kabul ediyor. ulan bir dur düşün: "bu adam niye cinayet işliyor, bizden istediği ne, terfi almam doğru mu, benim suçum yok mu?" bu soruları bir kendine sor. ama yok. clyde orada hemen hemen herkesin bazı günler yaşadığı "adalet ihtiyacı"na vurgu yaparken bizim nick efendi oturmuş makam mansıp derdinde terfi alıyor ve hiç kendini sorgulamıyor.

    Mahkemede hakime hanım- nick- clyde arasında geçen diyaloglarda bir taraf olunca durduğunuz tarafa bakınca "adaletin karşısında, adaletin yanında" tarafına düşüyorsunuz ki bu sizi biraz sarsıyor.

    Adalet kişiden kişiye değişen bir durum mu? gerçek adalet nerede?

    Evet adalet hem toplum olarak hemde bireysel olarak çok mühim bir ihtiyacımız. Filmde o kadın ve kız çoçuğunun öldürüldüğü ilk sahne aklıma son dönemde ülkemizde işlenen cinayetleri getirdi. özellikle adana'da o küçük kıza vahşice yapılanlar... bu olaylar bizim ülkemizde eksik olmuyor. katiller ve caniler ve bu potansiyele sahip hayvanlar, ellerini kollarını sallayarak çürük sistemimizden faydalanıp, çıkıp yapacaklarını yapıyorlar. sonra biz de en alttaki sıradan vatandaştan en üstteki devlet görevlimize kadar "katil ve canice" deyip işin içinden çıkıyoruz. Bu kimsenin adalet ihtiyacını tatmin etmez; ancak bu ihtitacı giderecek küçük bir lokma gibi damağımızda tat bırakır. belki de o ihtiyacı erteler. sorun çok büyük aslında. cinayetler, tecavüzler, gasplar, hırsızlıklar... suçun binbir türlü hali var fakat sistemimiz hâlâ suçu adaletli bir şekilde yargılayabilecek bir konumda değil. ben bu konuda nedense biraz umutsuzum. adaletin bu dünya'da tecelli edebileceğine dair inancım ülkemdeki adaletsizlikleri gördükçe gitgide azalıyor...
    0 ...