üretimi azaltmayla başlıyor her şey. bunun için ekonomik kriz falan bahane edilir.
sonrasında özelleştirme başlar ki bu da çoğu durumda peşkeşten öteye geçmez.
özelleştirilen kurum ve kuruluşlar pazardaki tekellerine güvenerek işçi, memur demeden baskı altına alır; istihdam azaltır.
azalan istihdamla birlikte işsizlik yükselir.
yükselen işsizliği düşürme bahanesiyle taşeronlaşmaya gidilir. böylece kâğıt üstünde bile sosyal hakları olmayan bir güruh yaratılır. taşeron işçiler çoğu zaman eski iş yerlerinde, önceden aldıklarından çok daha azına ve hiçbir hakları olmadan işe girerler.
böylece mâliyetler düşer ve bu sayede kapitalistlerin ceplerine daha çok kâr kalır.
işte tam da bu noktada insan psikolojisinin nasıl kolay bozulduğu ortaya çıkar. bir zamanlar işçi olarak gayet güzel çalışan ve elden geldiğince kazanan günümüz taşeron işçisi uzun süreli işsizlikten kaynaklı olarak bulduğu bu kölelik benzeri işe bile sevinir. kendisini bu durumlara düşürenlere duacı olur ve onlara oy verir.