içi boş arkadaşlık

entry20 galeri
    8.
  1. birileri gelir, belki sadece bir tebessümleriyle belki sadece bakışlarıyla ya da ne bileyim bir şekilde sizi etkiler ve siz yine onun/ların bir şekilde hayatınıza dahil olsun istersiniz. belki de olursunuz çok iyi bir fırsat geçer o fırsat o kadar iyidir ki çok çabuk hızlı bir atakla arkadaşlığa kalkarsınız. zaten kafanız uymuşsa çok hızlı şekilde ilerler samimiyetin köküne köküne vurursunuz. gel zaman git zaman iyice sıkı fıkı olursunuz. başka samimi arkadaşı olmayacak değil elbet olacak hayatları benden ibaret olsun diye beklemezsiniz. tamam itiraf ediyorum brad pitt değilim, hatta standart tip, balkonlu bi türk erkeğiyim. ama seni samimiyetlerine o kadar inandırırlar ki, yalan değildir ya zaten, kendini çok güvende hissedersin, onlarla her şeyinizi paylaşacak kadar güvenirsiniz. ama bazen öyle bir an gelir ki, aslında günümüz ilişkileri öyle ilerlememekte. her şeye mümkün olduğunca evet diyen, belki gerçekten alınır diye öyle çok el kol şakası sözlü şaka yapmayan bir tavır sergilersiniz. neticede dostum, samimiyetim dediğiniz kişiler olur onlar için fedakarlık kavramına farklı boyut getirir tek taraflı fedakarlığı ön plana çıkarırsın onlardan hiçbir şey talep etmeksizin onların dileklerini yerine getirmek için uğraşırsın. ama geçen gün kardeş payı dizisinde de geçmişti "hayat çirkinlere hep mi zor sezai abi" diye bir replik, kendimle dalga geçen, olduğumdan farklı gözükmeye uğraşmayan, kendisiyle barışık ve asla kompleksi olmayan bir insanım çok da umrumda değil yani hayatı rahat yaşıyorum sadece keyfine varabilme odaklı. neyse işte böyle bir samimiyetten sonra daha daha bir kaç saattir sohbet içinde bulundukları insan ile, öyle sıkı fıkı olurlar ki şaşar kalırsın. asla asla kendimden şikayetçi olmadım, insanların ne düşündüklerini umursamadım ama sırf daha yakışıklı diye, senin aylarca uğraştığın yaratmaya çalıştığın fedakarlık seviyesinin üstünde samimiyet kurulur ve ardından ortamda piç gibi kalırsınız. hani diyeceksin ki "ne alaka mına koduuum" ama fakat velakin öyle değil işte. senin o kadar samimi olduğun kişi bir gün bile "aaa ne yiyorsun dur ben de sana eşlik edeyim." " baaaak şu nasıl çok güzel di mi?" "aaa çok iyiymiş" ve buna benzer tavırlarla götünden ayrılmıyor, bütün gün oturduğun yerin yanına arada geçerken uğradığı halde "bay iki saatlik arkadaş" gelir gelmez koşar adım ona gidiyorsa, ben bundan tek bir şey çıkarırım "şekilcilik". insanı işte derin düşüncelere sevk eden asıl bu. yani onca iyilik onca fedakarlık mı sizi "zaten o bize bağlı ne desek yapıyor biz façamızı bozmayacak tiplere yönelelim." duygusuna sevk eden? ben hiçbir konuda birisine hiç bir şey katmayan insana onca zaman bir şeyler yaratmak için kendini parçalayan insandan daha fazla samimiyet duyma potansiyeli gösteren kişilerin başka bir amacı olduğunu düşünemem. bu da ne kadar kendinizle barışık olursanız olun sizi derinden yaralar. hepimiz insanız hepimizin duyguları var kimse inkar etmesin. zaten en mutlu görünenimiz en mutsuz, duygularını en bastıran değil midir? işte için boş arkadaşlık denilince kafamda canlanan bu. her hal ve şartta, ne kadar doğru ya da değil bilmesem de yaralıyım be sevgili okurlar. beni görünce yaşanmış onca şeyden sonra yanıma gelmeye sevk etmeyen his ile onu görünce kuyruğuna yapışma hissini yaşatan neydi be sevgili sözlük okurları. eyvallah severler sayarlar bunu dile getirirler ama nedense tüm samimiyetlerini sadece en büyük azınlıklarda gösterirler, en büyük kalabalıklarda ise, dakikalarca hatta onlarca dakika sizi görmezler bile. selam olsun sana sözlük okuru, selam olsun sana içi boş arkadaşlık başlığını açan, selam olsun sana beni gece gece bu duyguya sürükleyen! Selam olsun ulan!
    0 ...