anadolu da osmanlı eserlerinin az olması

entry12 galeri
    5.
  1. osmanlı eyalet sistemi otonom devletleri bünyede tutan "sıkı" bir federasyondu...

    kibrimizden çatladığımızdan, imparatorluk - imperium kavramını da götünden anladığımızdan algımızda osmanlıyı hep üniter bir devlet olarak biçimlendiriyoruz...

    cezayir, tunus, fas akdenizde en büyük düşmanımız olan venedik dükalığı ve cenevize sopa çeken barbaros'a verilmişti ve önce barbaros ve kardeşleri sonra sırasıyla başka isimler oraları içişlerinde bağımsız, osmanlıya asker ve vergi veren, osmanlının ricası geçen ama hükmü geçmeyen yerler olarak yönettiler.

    moldova öyleydi, sudan öyleydi, adalar öyleydi, dürzi bölgesi öyleydi, yemen öyleydi, ayvalık öyleydi...

    öyleydi oğlu öyleydi...balkanları daha mamur eden osmanlı değil yöre halkıydı... bosna'dan mora'ya, teselyadan belgrad'a osmanlı memurları vergi toplamak ve olası isyanları elden geldiğince engellemek dışında ikitisadi veya kültürel yapıya çok da fazla nüfuz edemez, etmezlerdi. çoğu kent yada bölge 18. yüzyılın sonlarına kadar eski asil yada ileri gelenlerin denetleyip osmanlının taleplerini yerine getirdiği bağımsız kent devletleri olarak kendi kendilerini yönetti. 19. yüzyıl başından itibarense yükselen burjuvazi ve oluşturulan kent meclisleri idareyi aldı ve zaten pek fazla hükmü geçmeyen osmanlı devletinin kalan otoritesi de kırıldı gitti. 100 yıldan biraz fazla süren bir süreçte 3 kıtada 40 devlet kurulan topraklar uçtu gitti.

    osmanlının bayındırlık ve iskan bakanlığı yoktu... imardan anladığı da istanbul'u sususz, ekmeksiz bırakmayacak kadar belediyecilik yapmaktı...

    istanbulda 3-5 esnaf, 5 - 10 yençeri ağası toplanıp halkın memnuniyetsizliklerinden faydalanıp isyan çıkarınca vezirlerin, sadrazamların hatta padişahların kellesi gidebiliyordu çünkü. istanbul dışındaysa isyan çıktığında bastırılırsa bastırılıyor, bastırılamazsa o topraklar elden çıkıyordu 17. yüzyıl sonrası osmanlı devletinde.

    geri kalan yörelerde yaptırdığı şeyler ise ezici çoğunluğu ibaethane, yerel memur yetiştirmek için medrese ve yerel garnizonların birbirine yakın olarak konumlandığı (tercihen kale içlerinde) komplekslerdi. bir de hareketli ticaret yollarının konak noktalarında yaptırılan hanlar vardır. çoğu vakıf olarak görülse de "müsadere" denen keyfiyetten servetlerini korumaya çalışan yüksek dereceli osmanlı memurlarının tercihleridir bunlar da. benzer sebeple çok sayıda ibadethane de yaptırılmıştır... orta halli bir cami ve /veya imaret yaptırır hatta bazen sadece tadilatı yapılır karşılığında onlarca çiftlik, dükkan, dönümlerce orman bu ibadethanenin vakfı olarak kurulur, baniliğine de bu işi düzenleyenin soyundan gelenler tayin edilip aile serveti korunmaya çalışılırdı. bu servetler de kısa yoldan edinilmiş ve "ganimet" olarak niteleyebileceğimiz şaibeli servetlerdi aslında...

    arşivler on binlerce vakıf sözleşmesiyle doludur eğer yokedilmedilerse... yeni yeni pörtlemeye başlamış osmanlıyı ağzından düşürmeyen ama osmanlı ile alakası aztek yada inkalardan fazla olmayan osuruk suratlı bademlerin ezici çoğunluğunun kursağında bu vakıfların da lokması vardır. iç ve doğu anadoluda sırf vakıf mallarını indira gandi etmek için yüzlerce han, hamam, cami yokedildi 1914 -1940 arasında... sorarsan cehape camileri ahır yaptı... yersen...

    bir de sürre alayı denen bir garabet vardı. kabe örtüsü, armağanlar taşıyan bu alay yoldan çıktıktan sonra geçtiği nerdeyse her şehre armağan ve harçlık vere vere mekkeye kadar giderdi. arap kabile reislerine kabeyi yağmalamamaları için hediyeler yollardık her yıl...

    neyse dağılmayalım...

    birinci sebep osmanlı ileri gelenleri yatırım ve hayırlarını (yukarda anlattık çoğu zaman ikisi aynı kapıya çıkıyordu) anadolu dışına yapıyorlardı. ilk sebep anadolu hem ekonomik açıdan verimsiz (yani prim yapmıyordu günümüz deyimiyle) hem de bunların gözünde yaşanacak yer değildi... etrak-ı biidrak, ekrad-ı biinsaf vs buldukları anadolu halkını sevmezdi osmanlı elitleri...

    ikinci sebep şehzadeler saray dışında idari staj yaparlarken bursa, amasya, manisa gibi şehirlerde kalır ve oraları kendi bütçelerinden kalkındırırlardı. şehzadeler sarayda tutulmaya başlandıktan sonra o şans de gitti.

    üçüncü sebep osmanlı elitlerinin 19. yüzyıla kadar balkan devşirmeleri, italyan, arnavut, macar, polonyalı, alman, hatta fransızlardan ağırlıkla oluşması...

    bunlar da servetlerini doğdukları topraklara akıtmışlardır. aralarında anadolu kökenliler çok çok azdı.

    çok uzun olan konuyu özetleme gerekirse;

    osmanlının bir imar bütçesi yoktu. o yüzden ibneliğine balkanlara yapılıp, anadolu boş bırakılmamıştır. ilk kalkınma hamlemiz ii.abdülhamid zamanında başlamış ve körfez ülkelerine ve suudi yarımadasına abartmadan söylüyorum "tonlarca" altın gömülmüştür. o da bize kan, kurşun ve şehit acısı olarak geri dönmüştür.

    ingiltere 2 asır kaldığı memleketlere hatta kendi sınırlarında olmayan şehirlere dahi hastaneler, okullar, kütüphaneler açtığı için çekildikten yıllar sonra dahi hükmettiği topraklarda izi, dili, kültürü kalmış bir imparatoluktur. osmanlı ise cengiz imparatorluğunun biraz daha ağır çekimlisi gibi davrandığından kursağından trilyonlar akıttığı halklar tarafından dahi nefretle anılır...
    2 ...